düzenli meditasyon yapın.
birkaç günde etkisini görürsünüz.

eksiduyu.ru

Stresi ortadan kaldır

cok az bilgi vermissiniz.

uyuyamamaniz disinda hersey herzamanki gibi mi?

madde filan kullaniyor musunuz?

hayatinizda son donemde ne degisti? son aylariniz nasildi?

göz kararı yaptığım için öyle anlatacağım.

biraz salçayı yağsız şekilde tencerede kavuruyorsun.
doğranmış domates ya da domates püresi de olur.

sonra biraz su ve tuz koyuyorsun.

su kaynadıktan sonra göz kararı miktarda pirinç atıyorsun içine.
pirinci bol olmalı, ama aşırı olmamasına da dikkat et.

pirinçler çatlayıp, çorba biraz helmeli kıvama geldikten sonra, altını kapatıyorsun.

altını kapadıktan sonra, bol maydanoz doğruyorsun ve karıştırıyorsun.
maydanozu tencereye doğruyorsun yani, çorba içerken kaseye değil.
ama pişirirken değil, altını kapattıktan sonra koy ki, çok ölmesinler.

afiyet olsun.
ayrıca geçmiş de olsun.

mideye cidden çok iyi geliyor.

yayla çorbası rahatlatır genelde ama kişiden kişiye de değişir şimdi bilemedim.

naneli bişeyler illaki iyi gelir. naneyi sıcak suya at demlensin iç o bile rahatlatıyor.

Yayla

kimi seveceğinin direktifini annesinden alan adamla genel olarak olmaz. olur da annenin dediği olur. kimi seçeceğini belirledikten sonra yarın ilişkiyi nasıl yaşayacağınızı da belirler. bulduğun 3-5 yaş küçük kız da durmaz.
bence annen hamamdan baksın, kimi beğenirse onunla çık.

not: şaka yapmıyorum

Tabi annenin fikrini dinlicen haci, en dogrusunu o bilir. Seni ondan cok seven var mi.

buna sadece sen karar verebilirsin. herkes aynı değil. genel şeyler vardır tabii ama ben mesela benden büyük biriyle sıkıntı yaşamam ki bu 5 yaş bile olabilir.

olur yahu neden olmasın. hatta evliliklerde kadın yaşça büyük olursa, ileride zengin olurlar diye bir laf var :) annenin bu kadar karışmasına izin verir, üstüne bir de dinleyip bu sebeple ayrılırsan ileride çok sorun yaşarsın.

7 senelik ilişki ne zaman bitmiş? hangi yaşlardaymış? hangi şartlarda ayrılmışlar? bu parametrelere bağlı olarak unutulur, neden unutulmasın. insanlar senelerce evli kalıp, boşanıp, yeniden evleniyorlar ve mutlu oluyorlar.

Geleneklerin bazi akillica bazen de aptal yanlari var. Bu yas olayi aptal olanlarindan cunku artik yalnizca erkegin calismasi beklenmiyor.

ananı dinle kıza yazık etme.

kafa olarak 2 yil bisey degil. aynen senin gibi 25 yasinda 27 yasinda kiz arkadasim olmustu. bir yil beraber olduk. cok guzel zamanlarim gecmistir. ayrildik sebebi benim salakliklarimdi o ayri. yaninda kendini iyi hissediyorsan iki yasa cok takilma.

Burdaki tipleri dikkate alma. Anneni dinle. Doğru söylüyor. Sen anneni dinledin diye seninle kendince dalga geçmeye çalışanlar otuzundan sonra mutsuzlukla başarısızlıkla çevrili Batı özentiliğine batmış bir ömrün ortasına geldiklerini anlayıp korkunç buhranların içinde bulacaklar kendilerini. Anneni dinle evlat. Anneler doğruyu bilir. Uzak dur o kadından.

Sevgili olayında yaş sorun değil de evlilikte sorun maalesef. Evlenenler yok mu, var elbette. Bi de onlara sormak lazım çevreden aldıkları tepkileri.

7 yıllık bi ilişkiyi unutması zordur fakat senin de kısa süreli ilişkilerinden unutamadığın vardır belki. Süreden ziyade o kişiden kaynaklı bişe.

Eşim 5 yaş büyük benden. Takmayin boyle şeyleri. Takacaksaniz da bulasmayn.

bazen uzun süreli ilişkileri unutmak çok daha kolay oluyor.
çünkü uzun yıllar dendiğinde akla ne kadar romantik ve sağlam bir şey gelse de, bıkkınlık yaratmış ve yıpratmış bir ilişki olma ihtimali de çok yüksek.
o yüzden zannedildiği kadar fazla etkisi olmaz genelde.

20'li yaşlarda iki yaştan bir şey olmaz.
duygularını yok saymaya değmez iki yaş yani.

anayı dinle, analar garip analar filan o kısma hiç giremeceyeceğim.

olur, sevgi varsa neden olmasın?
kendi adıma emin olamıyorum ama başkasında gördüğümde yadırgayacağım bir şey hiç değil.

Olur ama çok zorlar bu ilişki sizi... Benim tanıdığım bir kaç kişi yürütemedi, ben kesin evlenirler gözüyle bakıyordum. Eğer ciddiye binmedi ise vazgeçebiliyorsanız vazgeçin. Ama ben seviyorum diyorsanız 2-3 yaş çok değil.

Annenin sözüyle sevmeyeceksin ama tecrübesinden de faydalanacaksın tabii ki. Annen sana bunu kötülük olsun diye söylemiyor. Olşabilecek sıkıntıları görüp, sonradan üzülmeni istemiyor.


.

2 yaştan oluşabilecek sıkıntı ne olabilir ki? yani sen 2 yaş büyük olsan neye göre ilişki daha farklı olabilir? Ha dersen ki karakter olarak küçüklerle daha iyi anlaşırım eyvallah da, mantığı ne yani? ya da neden illa 3 yaş küçük. çevremde kendisinden 5,7 ve 8 yaş küçük kadınlarla evlenen erkekler var. Kuzenim senin şu anki yaşındayken kendinden 5 yaş büyük 30 yaşında kadınla evlendi. Eskiden de kadının 5-10 yaş büyük olduğu evlilikler fazlaymış. annelerimiz bizim iyiliğimizi isteseler de her şeyin doğrusunu bilemezler ve bilmiyorlar da. tamamen ataerkil bi bakış açısıyla erkek kadından büyük olmalı zihniyetiyle harekete ediyor, mantık ve deneyimle değil.
Ha, eğer annenin bu lafıyla kadından soğuyorsan zaten sizin ilişkide olmayan bir şeyler varmış

seni tanıyan birilerinden fikir al bu konuda.

25e 27k olur.

kız mal değilse unutur.

Hayatınızdaki insandan annenizin 3-5 sözüyle soğuyabiliyorsanız sadece bu değil, lütfen herhangi bir ilişkiye başlayıp karşınızdaki insanı üzmeyin gereksiz yere.

-Erkek 25 kız 27 yaş ilişkisi olur mu
-iki kadın da isterse olur. iki kadından biri isterse yine olur. (biri=hanım kızımız)

25e, 27k ilişkisi bal gibi olur, şeker gibi olur, mis gibi olur.

ama... o 25e sen değilsin. ana kuzususun, annenin lafıyla sevdiğin kadından soğumuşsun. hem de saçma salak bir sebeple. neymiş 2 yaş büyükmüş... alla alla bak sen ya. sanki 20 yaş büyük. sana bir şey diyeyim mi sen tam annenin istediği gibi kadınla bile evlensen bir gün o annen yüzünden yuvan dağılacak, yazıyorum bunu buraya. seneler sonra bakarsın belki^^

Kızın senle olmaması lazım onu biliyorum bir tek.

bence kullanılır.
üç günden bir şey olmaz.
yumurta işi hassastır aslında, ama saatli bomba muamelesi de yapmamak lazım sanki.
kırdığınızda dağılıyorsa kullanmayın ama.

Kullanilir ya. Ben de dolapta saklamadan kullaniyorum bu aralar.

Tarihi geçen her şeyi bakmadan atarım, hatta az önce attım bişey. 50 krş için zorlamaya gerek yok.

yok o zaman kullanmayayım, ben pimpirikliyim böyle şeylerde, gereksiz bir yumurta zehirlenmesine kurban gitmeyelim.

ya nolacak allah askina. internette video vardi suya koyuyorsun asagi interse bayat yukarda kalirsa ok di falan ona bak. uc gun bile degil!

ecnebiler best before der, yani tam olarak son kullanma tarihi degil. birkac gun icin bir sikinti olmaz.

kırdığında dokusunda bir tuhaflık, yoğunlaşma, renk değiştirme yoksa bozuk değildir.

kor organik, city farm, orvital
macro ve migros da oluyor

açıkçası almıyoruz. önceden kendi tavuklarımız vardı. şimdi de yakındaki kırsallara gidip alıyoruz.

Birçok marka var ama arasında ideal olanı seçmek için kriter arıyorsan Ecocert sertifikası var mı yok mu ona bakabilirsin, ona bakınca marka sayısı baya düşüyor. Yani her serbest gezen tavuk kaliteli ürün verecek diye bir şey yok, serbest geziyordur ama gdo'lu yemle de besleniyordur, o zaman bir anlamı kalmıyor organik olmasının. Biz internetten Kor Yumurta'nın yumurtalarını alıyoruz. Orvital'i çok aradık ama bulamadık bulsak ondan alırdık.

kimse kırılmasın darılmasın ama evinizin, çiftliğinizin arkasında kendi tavuklarınız yoksa hepsi aynı.

pahali geliyor bana. bir de pahali olmasinin sebebi gezdigi yer mi? nerede ggeziyor ki bunlar valikonagi caddesinde mi?

bana tr'de bu işler hep yalanmış gibi geliyor.

flotty'nin yumurtalarını resmen "beğeniyorum".
yani çok lezzetli oluyor.
flotty yoksa green ranch alıyorum.

Ben son zamanlarda bu yumurta mevzusunu epey araştırdım. Şimdi şöyle ki; @angelus'un da yazdığı gibi bu işlerde Ecocert sertifikası önemli. Çünkü free range yazan serbest gezildiğini iddia edilen tavukların sıkış tıkış alanlarda olduğunu ve normal endüstriyel tavuktan farkı olmadığını söylemeliyim. Dolasıyla paramız boşa gidiyor. Ancak Ecocert IMO sertifikasında ''organik'' etiketisi varsa serbest gezen ve dışarıda güneş gören, GDO'lu mama ile beslenmeyen tavuklar oluyor. En iyisi Orvital ancak pahalı hem de her yerde yok, Kor yumurta bu durumda ideal. Bu arada ''İyi Tarım'' etiketi organik demek değil.

insanlar agresif.
bir de kendi içlerine dönmediklerinden, içerideki öfkeyi sürekli oraya buraya yansıtıyorlar farkında olmadan.

iç huzurları yok ve çok fazla zihinde yaşıyorlar.
ruhta ve kalpte yaşama konusunda kapalılar.
o yüzden hep "bu dünya"dalar.

blatta hiberna +100

ic huzur cok onemli, insanlar kendilerini ve yasamlarini oldugu gibi kabul edip bu durumla iclerinde baris yapabilmis degiller. bircok kisi sorunun bu oldugunun farkinda bile degil.

bu herkeste sinir, hirs yaratiyor. orada tepkisi sana degil aslinda, adam belki ailesiyle hic saglikli iliski kuramamis, hep sinirlenmis icinde kurmus kurmus ama sana atar yapmak rahatlatiyor. kahvesi soguk diye kizan tip belki cok kilolu oldugu icin butun yasamina kizgin ama farkinda bile degil gibi gibi.

bir de herkes sinirli oldugu icin herkes her seyi ustune alinip atar yapmaya calisiyor.

Bence insanların gerçek derdi yok. Ha bir de sevmeyi bilmiyorlar, hatta hiç sevilmemişler. Başka bir açıklaması olamaz bunun.

Kahvenin soğukluğundan şikayetçiysem rica ederim değişir. Oraya 3 kuruş maaşa çalışan adamdan hıncımı çıkarmaya çalışmak çok anlamsız geliyor bana da. Böyle tiplerden de uzak durmaya çalışıyorum. Geçen bi mekanda arkadaşın rakısına su koydular diye olay çıkardı. Yani ne olacak sek içiyorsan, ben o rakıyı içerim sen yenisini doldurursun. Adama öyle yüklendi ki, çok üzüldüm. Adamcağız iyi niyetle servis yapmaya çalışırken suçlu oldu anlayacağın.

Ben kıyamıyorum şahsen, öyle gerilmek hem karşımdakini üzer hem de beni. Bunu bilmek bile sallamamam için yeterli.

kısır maması kullanmak şart gibi. onun dışında yediği her şey direkt kilo aldırıyor ve sağlığına da zararlı. kısırlaştırmayı yapan veteriner zaten anlatır. ama kısırlaştırdıktan sonra aa kıyamam biraz da şundan vereyimleri iyice kısman lazım. bizim veteriner kuru mama dışında her şeyi yasakladı.

kısır kedi maması kesinlikle yedirin yoksa ileride çok kilo alır ve sağlık sorunu yaşar. bir de ksıır mamayı belli oranda vereceksiniz, ben vermeme hatasını yaptım ve kedim bir yıldır sadece bir gıdım obez kedi maması yiyor:( yani kısır mama yetmez bir ölçü kabınız olsun ve doktorun kedinize önerdiği oranda mamayı onunla ölçüp verin. ekstra mama vermeyin ağlasa da.
onun dışında başka değişiklik yapmanıza gerek yok, zaten yaşı da itibariyle zamanla durulup sakinleşecek kısırlaştırma sonrası.

bizimkilerin hepsi kısır, ama biz normal proplan somonluyla devam ediyoruz.
1-2 tanesi çoook hafif tombikleşti, ama sayıları çok ve çok oyun oynuyorlar.
o yüzden bir sorun yaşamadık.
illa obez olacaklar diye bir kaide yok yani.
ya da "şart" değil.

benimkiler hiçbir kısırlaştırılmış kedi mamasını yemedi mesela.

Biz veterinerimizin tavsiyesi üzerine kısır kedi maması ile devam ediyoruz. En iyisi kısır maması almanız tabii.

Daha kısırlaştıralı 2 ay oldu sanırım, şişmanlama olmadı. Ama uysallaşma da olmadı. Tam tersi oldu, kısırlaştırma öncesi uysalken şimdi oyun delisi oldu, koşturmaya başladı:)

Kisir kedi mamasi kullan tabii ki. Kilo alma sik gozlenen bi durum sanirim ama benim iki kedimden birinde oldu sadece. Digeri gayet formunu koruyor, mama kabi her daim dolu dursa da doyana kadar yiyor sadece. Ama zaten oyle her seyi yiyen cok istahli bir kedi degildi kisirlasmadan once de. Ayni sekilde oyle cok ekstra bir hareketsizlik, uyuzlasma da olmadi bizimkinde.

kedim kilo almadı diyen arkadaşlar için dikkat etmelerini tavsiye ederim. çünkü kısırlaştırma sonrası ilk seneler ben de öyle sandım. kilo almıyor, kabında yemek var o kendi doyunca bırakıyor gibi yöntemlerle ilerledim. ama özellikle kedi 4-5 yaşını geçtikten sonra yani kısırlaştırmanın 3., 4. senesinden sonra bir anda ne olduğunu anlamadan kedi kilo alıyor.
tabii kedinizin cinsi vs de fark eder. ama daha kediniz 3 yaşını geçmemişse benim yaptığım hataya düşmeyin, geri dönülmez sağlık problemleri gerçekten çok üzücü oluyor :(

@kaputt:

benimkilerin hepsi beş yaş üstü ve hepsi sokak kedisi.
cinslerde belki fark ediyor olabilir, evet.
zaten 5 yaşından sonra normal hareketleri de azaldığı için onun da etkisi olabilir.

@kaputt, geçmiş olsun:(

Bizimkine proplan kısır maması veriyoruz ve her zaman ölçülü veriyoruz. Şimdilik bir kilo sorunumuz veya fazla mama isteme sorunumuz yok. Umarım ileride de bir problem olmaz.

yürütürüm, sorun değil başka bir sürü şey var.

erkek.

çok seviyorsam, çok aşıksam yürütebilirim.
ama bununla ilgili bir burukluk da taşırım içimde.

bir de, yapmama nedeni nedir?
o önemli.

iğrenme falan gibi şeylerse yürümez ilişki elbette.

ilişkiyi de yürütürüm, evlenirim de, nolcak atla deve değil ki, onu da yapmayıversin..

hem benim de (her ne kadar iğrenmesem de..) pek sevdiğim söylenemez o_0

-erkek-

Kadınım, yürütürüm yürütmesine; zaten oral seks çok da aradığım bir şey değil ve klitoristen uzak tutmaya çalışıyorum zevki. Oral olacağına, arabada beş evde onbeş olsun da; 'Benden neden tiksiniyor bu adam. İltihaplı mıyım ben' diye bir kendimden şüphelenirim; güvenim düşer.

Ön sevişmeye "aşağılanma" olarak bakan bir kezo ya da kamilse bırak bakir ölsün. Karşılıklı birbirini tatmin edemeyecekseniz sevişmenin bir anlamı yok. K

sekste oral seks arayışım 1/10 filandır ama özellikle yapmayana denk gelince höst oluyorum. diğer durumlara bakarım, genel olarak ağır basıyosa evlenirim nolcak.

k

böyle birine denk gelmedim. sanırım yürütmezdim.

e.

evlenmem. onu bile yapmayan kadın ömür boyu misyoner ister herhalde. hiç çekemem.

e.

Yürütürüm, evlenirim. Ama götünü dönüp yatmıyorsa... Oral yapmıyorsa da bi zahmet ilgilensin, ilgilenmiyorsa o fena...

Kadın...

Abla,
Şu an çalışmıyorum ama iyi dileklerim, pozitif enerjim sizinle.

@kurnaz:

bölgede hayvanlara karşı çok suç işleniyor.
özellikle tecavüz ve öldürme olayları.
buna karşı devlet duyarsız, 200 lira para cezası verip gönderiyor suçluları.
belediye de ilgilenmiyor ya da ilgilenmekten anladığı yine öldürmek.

orada kendileri şehir çöplüğünün içinde ve çevresinde hayvanları toplayıp barınağımsı bir yer yapmışlar.
şartlar çok kötü, çamur içindeler ve hiçbir kaynak, destek yok.
hem insanlardan korumaya, hem de beslemeye çalışıyorlar.

dikkat çekebilmek için üç gönüllü açlık grevine başladı.
bugün 10. günündeler.
başka yerlerden gidip bazı köpekleri sahiplenenler oldu, ama sayıları çok fazla, devlet desteği olmadan başa çıkmak çok zor.
çok sayıda köpek çok fazla mama demek.
bir de aşırı soğuk olduğu için yavruların çoğu da hastalanıyor.

amaçları dikkat çekmek, destek toplamak.

@market_arabasıyla_terör_estiren_trafik_canava:
canım, teşekkür ederim. :)

Yanlış anlamayın meramım yaptığınız bu güzel işi baltalamak değil ama, "ekşide yazınca herşeye yardım ediyolar" diye bir şey yok ki. Yani duyuru zaten eski duyuru değil artık bir çok kullanıcı bıraktı gitti falan, kalanların da sırf adı ekşi ile başlayan bir oluşum çatısı altında bulundukları için yardım etme zorunluluğu olduğunu düşünmüyorum. Cidden çok fazla yardım yapıldı duyuruda, yani kimsenin durumunun olup ta vermediğini zannetmiyorum. Ayrıca malum, aysonu kimsede para yok, cüzdanlar eridi gitti. Bence sitem etmeyin, umudunuzu da yitirmeyin. İnsanlara da "ekşi kesin yardım eder" diye taahhüt vermeyin, bazen kimsenin "durumu" olmayabiliyor. Bence koskoca duyurusunuz koskoca ekşisiniz ama tırtladınız düşüncesi yanlış. Biraz sabır, insanlar maaşlarını alsınlar, eğer arzu eden olursa yardım eder. Arzu etmeyen olursa yardım etmez, kimseyi şey yapmayınız.... Bence insanlar yardım edecektir.

@Bowie:

kimseye, "ekşi duyuru'ya/sözlük'e yazarım, kesin yardım ederler" demedim zaten.
sadece yardım gelirse ileteceğim biliniyor.
ayrıca elbette herkes yardım edecek diye bir şey de yok.

sadece bu tip yardım amaçlı duyuruların eskisi kadar ilgi çekmemesinin üzücü olduğunu belirtmeye çalıştım.

yoksa tırtlamak falan işin espri olan kısmı.

bunun duyurunun eski duyuru olmamasıyla ilgisi elbette var.
ki zaten sözlük için bir sitemim bile yok, çünkü sözlük artık forum oldu.

bir de şu var, sabitlenen duyurular bildiğim kadarıyla ortalama bir hafta kalıyor yukarıda.
bugün zaten dördüncü gün.
o yüzden kalan günlerde bari ufak tefek bir hareket olmasını amaçladım duyuruyu açıp sitemimi ederken.

ki bu arada bu şakayla karışık bir sitem zaten.
yoksa üyeliğimi silip, bir daha girmeyecek değilim yani kırıldım derken :)

Haber şu anda Müge Anlı'da.

Duyuru'dan ve Ekşi'den beklenti halinde olman ne kadar acı. Burada ancak 5 lira para, bir çanta istemen gerekir. Eskidenmiş o duyarlı sözlükçüler. Müge Anlı'ya çıktılar bak, umarım kısa sürede sonuç alınır.

Ben de Batı Karadenizli olarak orada hayvanlara ciddi anlamda kötü davranılıyor. Ben gittiğimde hiç bir köpek korkudan yanımıza yaklaşamıyordu. Önce insanlara eğitim vermeli ondan sonra yardıma teşvik etmeliyiz.

Ama unutmayın; o tekmelediğiniz hayvanlar sizlerden bir gün hesap soracak. Konuşamıyorlar ama gün gelecek konuşacaklar.

bence bulaşık deterjanı.

bulaşık deterjanı

Camsil?

Sorunuza tam cevap degil ancak marketlerde gozluk temizlemek icin ozel mendiller satiliyor (islak mendil gibi) onlardan da alabilirsiniz.

kezzap kesin çözüm.

sakin boyle seyler kullanma suya tutup sonra kendi beziyle sil. bulasik deterjani uzun vadede mahvediyor

gozluk cami icin ozel spreyler var onlarla temizle. ben kullaniyorum gayet guzel oluyor camlar mis gibi net

camsil veya beyazlatıcılı diş macunu daha makul geldi.

Içinde yumuşatıcı kimyasal olmayan bulaşık deterjanı öneriliyor.

Gözlük temizleyici mendiller de olur ama silmeden önce camın tozdan arındırılmış olması lazım. Öbür türlü mendille silerken tozları cama sürtüp çizme riski var

optik gözlük camlarında kaplama vardır. detarjan gibi maddeler bu kaplamaya zarar verebilir.

gerek olduğunu sanmıyorum, ama siz bilirsiniz.
hamile olduğunuz için doktorunuza danışın mutlaka.
buradan ne desek boş, doktor onayı alın bence.

kesinlikle kendi doktorunuza danışın önce. yaptır derse de geciktirmeden hemen yaptırın.

son 5 yıl içinde olduğunuz hiç tetanos aşısı var mı? varsa hala koruyuculuğu devam ediyor olabilir ama hamilelik ayrı bir durum tabi

Yara bakımı yapın. Daha önce 3 doz aşı olduysanız ve en sonuncusu 5 yıl içindeyse o aşı korur.

Tettanoz aşısı 4. ayda zaten yapılıyor ama erken yapılsa da çocuğa gösterilmiş bir zararı yok. Bekleniyor çünkü çocuk bir sebepten engelli doğabilir. Aileler doktor aşı yaptırdı ondan oldu diye doktoru suçlayabilir, sonra doktor kimseye derdini anlatamaz. Top kadın doğumcuda o yüzden.

Toksoplazma için, aslında sorun olgun yumurtalar, hocamız kedinin kendisinden yalasanız bile bulaşmaz derdi. Çünkü yumurtalar bulaştırıcılığını toprakta olgunlaşarak kazanıyor. O yüzden hamile kadınlar kedilerinin kumunu temizlememelidir. Negatifseniz yine de uzak durun, ellerinizi ağzınıza götürmeyin. Endişelenecek bir şey yok bu konuda. Sebzeleri meyveleri iyice yıkayarak yiyin. En çok kedi dışkısı ile kirlenmiş sebze meyveleri yiyerek bulaşıyor.

Şimdi yapılacaklara gelince, elinizi yıkayın. Sabunlayın. Orayı da batikonla silin. Zaten nokta kadar bir şey anladığım kadarıyla.

çok çok nadirmiş hatta türkiyede ilk kez görüldüğünü düşünüyormuş bir veteriner.
yine aynı veteriner insanlarla temas etmeyi çok sevdiğini söylemiş down sendromlu olan kedinin.
ancak tuvalet eğitiminde sıkıntı olabilirmiş zeka geriliğinden dolayı.

kedilerde down sendromunu taklit eden ve adını hatırlayamadığım başka bir sendrom olabiliyor çok nadir de olsa.

tabii ki kedice davranır, insanlara karşı da herhangi bir saldırganlık falan yaratmaz, normal bir kedi olur.
sadece mama yeme, tuvalet eğitimi gibi konularda biraz yavaş öğrenme gibi şeyler olabiliyor.
yani normal bir kedi kum kabı kullanmayı hemen öğrenirken, ona birkaç kere göstermek gerekebilir.
bunun gibi şeyler olur en fazla.

sahiplenecek birinin olmasına çok sevindim.
çünkü bu anlama yavaşlığından ötürü sokakta yaşamakta zorlanıyor da olabilir.

fotoğrafı yok mu? merak ettim.

Abi kedi aynı buydu. Hatta bence bu kedi o kedi neredeyse.

s-media-cache-ak0.pinimg.com

cevap olmayacak ama, dünyanın en tatlı şeyini görmüşsünüz galiba, içim sevimlilik doldu^^

offf çok fena tatlıymış cidden

iran kedisinin türlerinden biri olmadığına emin misiniz?
onlara da çok benzettim ben fotoğrafı. ama öyle olsa bile sahiplendirin tabii çok tatlıymış :)

www.google.com.tr

Down sendromlu kediler pek uzun yaşamıyorlar diye biliyorum.
Benim tek bildiğim meşhur down sendromlu kedi Üzim'in ev arkadaşı Otto idi.

www.radikal.com.tr

"Türkiye'nin ilk..." diye vermiş haberde ama ne ilk ne de son. Sadece nadir.

@Bowie paylaştığın kedi Lil Bub, down sendromlu değil kirilgan kemik tarzında bir hastalığı var. Alt çenesi de büyümedigi için dili dışardan kalıyor.

başka doktora götürün tabi

bence de başka doktora götürün.

Belki annende görmüştür birşey ama yine de başka doktordan fikir almaktan zarar gelmez.

psikiyatrlar suratına bakmadan bonibon dağıtır gibi antidepresan ve sakinleştirici yazmaya bayılırlar.
fiziksel bir şikayeti yoksa bile (mesela demir eksikliği ya da d vitamini eksikliği sürekli yorgunluk yapabilir) fiziksel muayenesini güzelce yaptırın, psikiyatra da gitmeyin bence.

uyku ve dalgınlık sorunu iyi dinlenemiyor olmakla da alakalı olabilir. annenizde solunum problemi, gece horlama, sık sık uyanma gibi şeyler varsa uykuya yoğunlaşın antidepresandan önce.

sadece dalgınlık-yorgunluk değil de ciddi manada mutsuzluk, depresiflik, içine kapanma gibi şeyler gözlemliyorsanız bir de psikiyatra danışmakta fayda var.

özel göz temizleme solüsyonları var iran kedileri ve benzer cinsler için.
veterinerinize bir sorun, belki onlar lekelerin çıkmasını ya da oluşmamasını sağlıyordur.
içeriği nedir bilemiyorum, belki borik asitli karışımlara benziyor olabilir.

eğer iltihap yoksa ılık çayla silerseniz gözlerindeki akıntıdan dolayı oluşan yapışıkıkları, geçecektir bir süre sonra. Yok iltihap gibi bir durum, yaralanma vs bir durumdan dolayı akıntı varsa bir krem veya damla kullanmadan geçmez kolay kolay.

@evandro roncatto:

çay da biraz renk bırakıyor beyaz kedilerde.

Her şey gibi ölüm de unutuluyor.

....
öyle bir ruzigâr ki, kendi gitti,
ismi bile kalmadı yadigâr.
yalnız şu beyit kaldı,
kahve ocağında, el yazısıyla:
"ölüm allahın emri, ayrılık olmasaydı."

orhan veli kanık

Istanbul'da patlama olan her yerden gecerken ben olenlere uzuluyorum. Ama bana oradan gecenlerin kayitsiz kalmasi garip geliyor. Anlayabiliyorum.

Kabullenmiyor. Acısız yaşamıyor. Sadece bunu göstermemeyi öğreniyor zamanla.

Ölümü kabul etmek, hazır bir şekilde karşılayacak olmak dahi bir yakınınızı kaybetmeyi hafifleten bir şey değil. Sadece, hayattayken devam eden işleyişi değiştirip düzenleme yapıyorsunuz. Devam ediyorsunuz ya da devam ettiğinize ikna ediyorsunuz insanları.

En çok kullandığınız otobüs hattının kaldırılması, takip ettiğiniz bir derginin basımının durdurulması, sevdiğiniz bir çikolatanın üretimine son verilmesi gibi hissediliyor çok çok sonra. Öyle hissediliyor ama otobüsü de, dergiyi de, çikolatayı da hatırlıyorsunuz. Fakat, yalan söylediğinizi bile bile yalan söylemeye devam etmek var ya; en kötüsü o.

Bir yandan, artık siz de söylediklerinize inanmaya başlıyorsunuz sonraları. Ancak insan, hatıralarını paylaştıklarını da hatırlıyor. Sizi siz yapan hatıralar var ya hani, sizi sizden alıyor zamanla. Çünkü, öyle olduğunu betimliyorsunuz dışarıya.

Geçmiyor. Şu dünyada bazı şeyler hiç geçmiyor.

ölümü bir son değil, bir tür geçiş olarak gördüğüm için daha kolay kabullenebiliyorum.

benim inancıma göre "yok olmak" diye bir şey olmadığından, "artık yok" diye düşünmüyorum, başka bir yerde olduğunu hissediyorum.

özlemek farklı elbette.
insan mutlaka özlüyor.

bizim apartmanda da evli çocuklu ve yaşlı da olmayan komşumuz ölmüştü. yakından tanımasak da şok olmuştum. çok tuhaf hissettiriyor. o ilk şok hissini unutmuyorum. geçip gidiyor ama.

Ölüm hiç olmayacak gibi yaşıyoruz hep ondan oluyor. Aslında burnumuzun dibinde gerçekleştiğinde şaşırıyoruz. Böyle zıbaamm diye yüzleşiyoruz ölüm gerçeğiyle. Sevdiğin birinin başına gelirse tabi çok üzülüyorsun. İnsan dün ölüyor bugün toprağın altına gömüyorsun cansız bedenini. Bi anda yok olan insan, hayatında çok yer etmediyse pek sallanmıyor. Hayat her türlü devam ediyor ama. Ben hep ölürken ne hissetti diye merak ederim.

İşte bu yüzden her anı dolu dolu, keyif alarak yaşamalı...

Ölümü kabullenmek çok zor. Gecinden versin denilir ya katılıyorum.

beşiktaş olabilir ama ortaköy ulaşım açısından sıkıntı, merkeze bakabilirsiniz.

kadıköy'den sonra sevebileceğin çok az yer var. alışkanlıkları değiştirmek çok zor ama kadıköy çok başka. şahsen kadıköy yine de ilk tercihim olurdu. tabi eşinizin tercihi de kararınızda etkili olacak. şimdiden hayırlı olsun, bir ömür mutlu olun.

ben de Kadıköy diyorum.
ne tarz bir yer aradığınızı bilemiyorum, ama bütçe nedeniyle istediğiniz gibi bir ev bulabilir misiniz emin değilim.
fiyatlar çok uçmuştu bir ara.
ben olsam Kadıköy'den ayrılmak istemezdim.

kadın tarafı eşiniz ise her gün metrobüs kullanmak ekstra eziyetli olur onun için, kısa mesafe bile olsa. zira ben her gün metrobüs kullanmamak için bedava kaldığım aile evinden 1700 kira verdiğim bir eve taşındım. ne tacizler ne eziyetler yaşadım. sırf bunun için işe yakın oturulması taraftarıyım.

Yerinizde olsam Kadıköy'de kalırdım. Fındıklı'ya zaten vapurla geçilir. Şişli için de müstakbel eşiniz yeni yapılan Kabataş-Mecidiyeköy metro hattını kullanabilir.

Kadın tarafı benim. Yani idare edecek bir araba da alınabilir tabii de her gün köprü trafiğine girmek de dert.

Kadikoy'de kalinir bence.

Marmaray + metro da yapabilir nisanliniz.

Ya da besiktas'a vapur, oradan otobus ya da eminonu'nden otobus vb. Cok secenek var, metrobus tek secenek degil yani.

İngilizceniz varsa scribd'de olabilir.
ama şu anda siteye girilemiyor, takip edin isterseniz.
Türkçesini ben de bulamadım e-kitap olarak.

ben de yapmamıştım bi deneyim

bilader sen burayı ciddiye mi alıyorsun? yarısı kopipeyst yarısı götten uydurma bir yer işte.

@alperz hayır ciddiye aldığımdan değil, kaçırdığım bir şey mi var merak ettim

bunu kadın olarak ben yapıyorum ama eller kalp şeklinde değil asidşlas
img03.blogcu.com
şöyle.

küçükken yapmışlığım var bunu.

ne kadar su tutabiliyoruz görmek, suyun ısıtıcı gücünü biriktirip vücuda bi anda kavuşturup eğlenmek, suyun fiziğini anlamaya çalışmak. hiç bilemiyorum altan..

Dünyada 3 milyar erkekle yapılmış anket sonucunda bu çıkmış demek. Vay anasını!

7'deki başıma geliyo her gün :/

Çünkü bunların çoğu reddit, buzzfeed gibi sitelerden araklama uyduruk şeyler. Bizi yansıtan orijinal içerik ekşi sözlükte oluyor.

bunu kadın olarak ben de yapıyorum.
yapıyordum daha doğrusu, son zamanlarda hiç yapmadım galiba.

yok böyle bir şey. dikkat çeksin, siteye millet gelsin diye uydurulan şeyler işte. keşke kimse girmese şu aptal sitelere.

1 3 ve 4'ü yapıyorum ya. AHAHAHAHAHA.

ya eleman kendisini yazmis +1, kizlara yaranmaya calismis.
ya da onedio cosmopolitan olmus

ben yapıyorum her banyoda :D

su öküz gibi biriktikten sonra şlap diye ses çıkartıp yere düşüyo çok güzel ses çıkıyo da bunun cinsiyetle ne alakası var kadınlar yapmıyo mu bunu?

4 bende var. en keyif aldığım huyum

Sadece 1i yapiyorum. Digerlerinin alayı saçma

yapacak liste bulamayıp saçmalayan yeni bir onedio sıçmığı afedersiniz.
9 dışında yaptığım hiçbir şey yok. onu da herkes yapar.

Öncelikle geçmiş olsun. Life is beautiful izleyebilirsiniz, ço ksevdiğim bir filmdir.

ilk aklıma gelen: hunt for the wilderpeople.

Şimdi üçünede göz attım, üçü de birbirinden güzel ve eğlenceliye benziyor, teşekkürler dostlar.

interstate 60, amerikan filmi ama eğlencelik pek klişe değil.

hunt for the wilderpeople baya eğlenceli

adam's apples
death at a funeral (ingiliz yapımı olan)
the african doctor

hiçbiri hollywood yapımı değildir.

çok geçmiş olsun.

muhtemelen izlemişsindir, ama the grand budapest hotel demek geldi içimden.

çok geçmiş olsun.

@blatta hiberna izlememiştim. çok teşekkür ediyorum.

Erkeklere sormuşsunuz ama bir kadın olarak dayanamadığım kokulardandır oje kokusu, hiç sevmem. Kadınlar için genelleyebilir miyiz bilemedim.

Belki meslekten kaynaklı, emin değilim ama ciddi anlamda severim bir erkek olarak. Su gibi aseton kullandığım oluyor aralıklarla çözücü olarak, yıllarca böyle devam edince bağımlılık yaptı herhâlde.

Gerçi küçükken tırnaklarımı yediğim için verilmişti oje gibi bir şey, durum daha da beter olmuştu. Sanırım sorunun cevabı net bir evet.

Çok hoşuna gittiği için arada kardeşinin ojelerini açıp koklayan bir arkadaşım var, erkek kendisi.

ben de erkek değilim, ama oje kokusu sevmem.
yani ellerim sürekli ojelidir genelde, kullanırım ve sürerim ya da "oje kokusu!" diye ortamdan uzaklaşmam, ama özellikle sevdiğim bir koku değildir.

Leş gibi kokuyor.

oje kokusunu da severim aseton kokusunu da.

hayattaki en kötü kokunun tanımı benim için. başıma ağrıyı bir bıçak gibi saplıyor. bu arada öyle sürülürken falan değil sadece. o ojenin kokusu oje çıkana kadar elden yayılıyor. korkunç, mide bulandırıcı, tiksindirici geliyor bana.

bütün bunlara ek olarak bir de pis geliyor. ojeli el bana pis geliyor yani. uzun tırnak zaten yeterince pis gelirken bir de oje... fatality + flawless victory gibi bir şey benim için.

kokusunu seviyorum, benzin istasyonlarındaki kokuyu da seviyorum

Erkek olarak yeri geldiğinde (karşı tarafa) sürecek kadar severim.

duyuru balici kaynıyormuş. ben de severim, imkan olsa yanımda taşır açar açar koklarım.

Babam nefret ediyor mesela hatta tıkandığıni filan iddia ediyor. Millet alışveriş poşeti saklar babasından, ben oje surerken köşe bucak kaçıyorum.


Kardeşim de pek hoşlanmıyor. Erkek arkadaşımın konuyla ilgili yorumuna denk gelmedim.

babam hoşlanmıyor. annem hoşlanmıyor. ben de hoşlanmıyorum. inatla sürmeye devam ediyorum. saygılar.

Babam nefret ediyor oje kokusundan

ne normal oje ne kalıcı oje kokusu çekilicek gibi değil ailece nefret ederiz

Kadınım oje severim ama kokusunu sevmem. Bayılacak koku mu kalmamış.

Valla nefret edenini de seksi bulanını da tanıdım. Ne çıkarsa bahtına.

bir erkek olarak oje, tiner, uhu (404 gibi olandan), tutkal, bali ve favorim benzin kokusuna bayılırım. özellikle benzin istasyonlara gelindiğindeki o muhteşem benzin kokusunu ciğerlerime çekmek... ohhhh mis. sevgililerimin ojelerini ara ara açıp koklardım.
sanırım mühendis olmasaydım tinerci olabilirdim.
ama bazı arkadaşlarımın oje kokusundan rahatsız olduğunu duydum

Babam nefret ediyor. Bizi zehirliyorsun git başka yerde sür diyor. Gitmezsem kızıyor.

ben sevmem, çevremdeki erkekler limoncello nun anlattığı modda.

bence fena değil kokusu

Normalde şikayet eden biriyim,işsiz olduğumda ya da iş ortamından memnun olmadığımda yapıyorum bunu.

Bir arkadaşım var, o her şeye sahip olmasına rağmen her şeyden şikayetçi. Çalışma şartlarına göre gayet iyi para kazanıyor, üstüne param yok modunda geziyor (ailesiyle yaşıyor) bi üstüne ders verdiği oğrencilerinin ailelerinden para alıyor.

inanılmaz etkileniyorum. sürekli çok önemli bi işi olan insanları da eklemeli bence bu listeye. muhakkak yapmaları gereken çok önemli ve kritik bi şey vardır ve sonsuz o konudan bahsederler ve bizim hayatımızdaki her şey sinek büyüklüğünde gelir onlara.

ben sürekli hasta olduğum için (yani, gerçekten, sürekli) normal hayatımı hastalığa göre ayarladım ne kendi ne çevremdekilerin modunu sağlık durumumla belirlememek için düzenli çaba sarf ediyorum. hiç istemem yav freya da ne enerji emdi denmesini :')

hayır.

Uzak durmakta fayda var. Enerji tasarrufu ^^

Valla böyle insanlardan uzak durmayı tercih ediyorum. Şikayet etmem, neşeliyimdir, yoluma bakarım. Zor olan kişilerle de arkadaşlığıma bi mesafe koyarım, kafam rahat eder.

Uzak duruyorum benimde canımı sıkıyorlar

Dert dinleme huyum yok.

her yerdeler. seni etkilemelerine izin verme. direkt söyle. arkadaşlar moral bozmayalım, yeri değil vs gibi.

Surekli sikayet eden mutsuz insanlara uyuz oluyorum:D

yaşam tarzı şikayet etmek olan insanlar enerjimi düşürür, uzak dururum ya da kendi enerjimi korumaya çalışırım.

her şeye sahip olduğunuzda şikayet etme hakkınız yok, ama sorunlarınız varsa şikayet etmeye hakkınız var diye bir şey de yok.
bu zaten öyle de gelişmiyor.
düşük frekanslar bunlar, dolayısıyla onun gereğini yapıyorlar.
hangi durum içinde olduğunun önemi yok.

hatta enerji vampiri denen bir şey vardır, kendini yükseltip, sizi çökertir.
onlar daha da tehlikeli.

ama bir dostumun derdi varsa, günlerce bile dertleşir, çözüm bulmasına yardımcı olurum.
ya da sevdiklerimin arada bir bana deşarj olmasına izin veririm.
bunlar farklı şeyler.

sürekli şikayet eden insanlardan şikayet ederek etrafına negatiflik saçan insanlar modumu çok düşürüyor :)

kısırdöngü çok ilginç bir şey. aslında kendinden şikayetçi insanların sürekli şikayet edecek başka şeyler bulabilmeleri çok ilginç. kısır da çok ilginç bir yemek. mideyi ekşitiyor ama sonra. allah belasını versin kısırın :(

not: burada demek istediğim aslında siz, negatif insanlardan kolayca etkilenmenizden şikayet ediyorsunuz. bunu da kabullenemediğiniz için suçu bu insanlara atıyorsunuz. kendinizle yüzleşmeye davet edilirseniz tik vermeyerek cezalandırırsınız.

şikayet ettiğiniz negatif insanların yaptıkları şey de aynen bu. sadece onlar belki daha sık yapıyorlar.

sorun sizde değil yani, bazı insanlar çok rererö :))

Off yarama tuz bastin. Etrafimda her gun ayni seylere surekli ve yuksek tonda soylenen/sinirlenen hatta ofkelenen insanlar var. Bazen nefes alamayacak gibi oluyorum, bazen de hic sallamiyorum, galiba benim moduma gore de degisiyor uzerimdeki etkisi. Guzel bir dille soylemeye calisiyorum bazen de, "ya neden bu kadar takiyorsunuz, size yazik kendinizi yoruyorsunuz vs." Ama boyle gelmis boyle gider yani

Ben gercekten keyifliysem enerjim yüksekse hiç umrumda olmuyor açıkcasi. Dogrudan bana yönelik negatif bir tutum gormedigim surece baskalarinin kendi mutsuzluklarindan, şikayetlerinden kolay kolay etkilenmiyorum.

en güzeli umursamamayı öğrenmek. gamsız adam mutlu adam derim hep. takmadan devam et. ned demek gülümseyince kendimi suçlu hissediyorum? moralini yüksek tutmaya devam et, gülümse. tek geldik tek gideceğiz. gülmeden olmaz.

Bir erkek nasıl böyle bir kadınla evlenmeyi düşünür?
"Bunu elimde bu kadar kolay idare edebileceğim için ve bana muhtaç olduğu için de evlenmek istiyorum, olmazsa da tekmeyi basarım boşanırız"
Bu ne lan. Mantığına sıçayım ya.

Neyse olaydan bağımsız sorulara yanıt vereceğim:

1- Aşkın gözü kör etmesinden ziyade, aile ya da çevre baskısı da etken olabilir buna.
Aman "evde kaldı" demesinler diye düşünüp isteyebilir.
2- Hayır.
3- Maddi olarak da diğer açılardan da birbirimize yakın olmamızı, arada çok fark olmamasını isterim.

Kalitesizlik akıyor.


1- Kadının çok aşık olduğunu sanmam o da idare ediyordur.
2- Düşünmeyi düşünmem
3- %50 etkili olur.

insanlar çok tuhaf varlıklar.
hastaların çoğu, aslında bilinçaltında iyileşmek istemez.
kendilerini bile bile olmayacak ilişkilerin içine atarlar.
sadece "ben bu ilişkiyi bir yere bağladım, bir sonuca ulaştırdım" diyebilmek için kötü giden bir ilişkiyi evliliğe dönüştürebilirler.
bu şekilde ilişkilerin içinde olanların çoğu da kendi egolarıyla ilişki içindedir.

linç edilebilirim, ama özellikle erkekler kontrol edebilecekleri kadınları istiyorlar.
bunun özgüvenle, egoyla ya da kuracağı ailenin sağlamlığını düşünmekle ilgisi olabilir.
sağlamlıktan kastım, mutlu ve güçlü temellere dayanan bir sağlamlık değil.
"yarın öbür gün bir bok yediğimde yakalarsa, yuvam dağılmaz" tarzı, kendini garantiye ve güvenceye almaya yönelik bir sağlamlık.
o yüzden kadının kılının, tüyünün önemi olmuyor.

kadın erkek ilişkisi er meydanıdır.
tamamen performansa dayalı, tarafların kendilerini dişil ve eril yanlarıyla birlikte açık ettiği bir ortam.
bu, erkeklerin kültürel ve sosyal avantajlarını kullanarak belden aşağı oynama yöntemi aslında.
ama bunu bilinçli olarak yapan da var, farkında olmadan yapan da.

ilişkilerin temelinde, herkesin sandığının aksine ego ve bencillik var.
senin amacına uyduğu sürece, karşındakinin adı, sanı, kimliği önemsizdir.
önemli olan, senin amacına ve aradığına uymasıdır.
çünkü temelde sevgi olduğunda, risk alınır.
herkes riskten ve belirsizlikten kaçar.
yargılamamak lazım, çünkü bu insanın temel dürtüsü.
o yüzden kolaya kaçılmak isteniyor.
ama aslında daha zor olanı yapıp, hayatlarını mahvediyorlar.
evlilik, ilişkiler, hayat böyle yaşanmaması gereken bir şey.

bir ilişki, insanı mutlu etmeli, onu maddi/manevi/kültürel/sosyal/ailevi/ruhsal/zihinsel/fiziksel/duygusal anlamda beslemeli.
ilişkiler beslendikçe büyür.

anlattığın şeyle ilişkilendirmek gerekirse; evlilik söz konusu olduğunda, (günümüz için konuşuyorum) ortada çoğu zaman sevgi olmadığından, kadın da, adam da kendi kendini tatmin ediyor aslında.
odak noktası evlenmiş olmak, ilişkiyi sonuca bağlamış olmak, başarmış (?!) olmak.

1. aşk gözleri kör eder, ama durumun böyle olduğunu sanmıyorum. önemli olan evlenmiş olmak.
2. asla. ama çoğunluk değiştirebileceğini, çekip çevirebileceğini düşünür ya da öyle düşünmek ister.
3. ailelerde kültür farkı varsa yüzde 90 etkiler. onun dışındakiler tartışmaya açık.

1. Kız erkeğe göre düşük seviyeymiş işte. Ya köpek gibi aşık oldu, ya da daha iyisini bulamayacağını düşünüyor. Bunun gibi çok örnek var. Esas soru; Bir erken nasıl böyle bir kadınla (hiç ciddiye almadığı) evlenmeyi düşünür? Beraber güzel vakit geçirdiklerini kabul etmek zor, erkek açısından...

2. Muhtemelen hayır.

3. Etkili. Zaten başta o insandan etkilenmeme bile etkili. Benden çok daha düşük maddi durum, sosyal statü veya toplum içindeki konuma sahip birini pek ciddiye alacağımı düşünmüyorum, işler zorlaşır. Benden çok yüksekse de kendimi ezik hissetmemek için tercih etmem.

olaya genel bakış açım;

(bkz: hatunların efendi adam yerine piç tercihi)

2- hayır.

3- eğer bu olaydaki erkek maddi durum olarak iyiyse kadından iyiyse, bu 3. soruya hayır diyenler de kısmen de öyleler işte. para, para para.

maddi duruma göre evlenilmez, kafaya bakılır kafa yapısına. kafa yapın uyuşmuyorsa karşındakinin istediği kadar maddi durumu, sosyal statüsü olsun cicim ayları geçer, seks biter kendinizi avukatın muhasebecisinin karşısında avukat ücreti bulurken görürsünüz.

bazı insanlar oldukları gibi gözükmez. birlikte olmak istedikleri insan nasıl bir insan istiyorsa onun gibi davranırlar. belli bir süre sonra yavaş yavaş gerçek yüzlerini göstermeye başlarlar. ama başta ustalıkla bir başkası gibi davrandığı için kişi ikileme düşer bu kişi başta davrandığı gibi mi biri yoksa bu kişi şimdi davrandığı gibi mi? eğer kendisi hiçbir zaman ustalıkla bir başkası gibi davranmadıysa ki büyük olasılıkla davranmamıştır, olayı anlamlandıramaz.

birlikte olduğu kişi eskisi gibi davranmamaya başlayınca ve artık sözleri hareketleriyle çeliştiği zaman kişinin aklında iki ayrı gerçeklik oluşur. ama bir şey hem siyah hem de beyaz olamaz, bu ikilem cognitive dissonance oluşmasına yol açar: en.wikipedia.org

artık kişinin iki seçeneği vardır: ya onun taklit ettiği gibi bir insan olduğunu seçmek ya da onun şimdiki halinin gerçek olduğunu seçmek. bu seçim yapıldıktan sonra kişi birlikte olduğu kişinin bütün hareketleri için kafasından nedenler, mazeretler yaratır ve yaptığı bütün her şeyin olmasını istediği kişinin yapacağı hareketler olduğunu düşündüren inandırıcı bir gerçeklik yaratır.

arkadaşının birlikte olduğu kadın arkadaşını senin onu gördüğün gibi göremiyor. belki duyuruyu açıp okumuştur ve ne garip insanlar var diye düşünmüştür. o yüzden o adamla evlenmek istiyor. kendisi için maddi durum, sosyal statü önemli değil, bahsettiğin gibi biriyse adam.

Geçen gün bir kadının ropörtajına denk geldim. Kadın ekonomik özgürlüğü olan, dışarıda görsek dayak yediğini anlayamayacağımız, Nişantaşı bacısı ayarında bir kadın. Kocasından yıllarca dayak yemiş, en sonunda boşanmış ama o zamana kadar yediği dayaklar da buradan köye yol olmuş. Kadın 'Ayrıldıktan sonra ayıldım, ne yaptığımı anladım' diyordu. 'Ben kendimi aciz bir kadın olarak görmedim ki hiç! Ben kendimi hep güçlü ve savaşçı bir kadın olarak gördüm. Kocamın kötü zamanlarında benim yardımıma ihtiyacı vardı, içindeki canavarı iyileştirmek için bana ihtiyacı vardı. Sevdiği halde içindeki canavara karşı koyamıyordu. İkimiz canla başla o canavarla uğraşıyorduk. Üstelik diğer kadınlardan üstün görüyordum kendimi, çünkü diğer kadınların eşleri ile birlikte savaştıkları şeyler yoktu. Ben eşimle birlikte madalyonun diğer yüzü ile savaşıyordum. Kendimi çok güçlü hissediyordum.' diyordu.

Sonra düşündüm, ben hiç dayak yememiştim ama 'güçlüyüm ben, dayanacağız' dediğim bir ilişkim olmuştu. Birçoğumuzun içine aşık aşık girdiği ve aşığız diye bir ton saçma şey yaşadığımız ve ancak ayrılınca kafamıza dank eden, 'Ben salak mıymışım ki' dediğimiz şeyler olmuştur. Sadece kadınlar değil, birkaç istisna hariç hepimiz öyle saçmasapan şeyler yaşamamışızdır.

İnsan ilişki içinde birden böyle şeylerle karşılaşmıyor. Yaşadığımız her şeyin bir işareti oluyor ve yavaş yavaş geliyor. O işaretler de öyle alenen 'Ben seni döveceğim' diye olmuyor. Örneğin, bu kadına kocası ilk tanıştıkları zaman 'Sinirli bir insanım ama kötü biri değilim, kin tutmam. Bazen parlarım, hıncımı eşyalardan alırım, bazı şeyleri kırdığım olur ama hemen sönerim' demiş. Kadın tabii bunu söyleyince dayağı hayal edememiş bile. Nereden aklına gelsin. Hepimizin çevresinde aniden parlayıp sönen; kötü kalpli olmayan, kin tutmayan ama saman alevi siniri olan insanlar vardır. Onlardan biri gibi düşünmüş. İlk zamanlar öyleymiş de, hep alttan almış. Alttan alınması da o kadar kötü durumlar değilmiş. İlk dayak yıllar sonra gelmiş. Bir süre sonra bu durum ona normal gelmeye başlamış ve aslında dışarıdan farklı olduğunu görmesine rağmen bunu çekmeyi üstünlük saymış.

Hatta şurada Zihni Göktay'ın eşiyle yapılmış bir ropörtaj var.
www.sabah.com.tr
Zihni Göktay kadın için "Sevinç benim hayatımın ABS frenidir. Zararlı olaylara karşı beni frenledi. Sevinç, hayatımın freni. Olmasaydı, ben belki ölmüş olurdum" diyor. Kadına 'Evlilik nedir' diye soruluyor, kadın 'Mücadele etmek! Bunun zorluklarını yaşadım. Ama kocadan kocaya, ondan ona gezmektense savaş verdim. Ben mücadeleci bir kadınım' diyor. İnsan ilişki içinde buna alışıyor, bunu normalleştiriyor; kaçmayıp savaşmayı bir gurur ve güç meselesi haline getirebiliyor. Adam içip karısına kötü davranmış, arada aldatmış. Kadın 'Hiç aşık olmadım, zaman içinde sevdim' diyor, ona rağmen vazgeçmiyor mücadeleden. Bu toplum baskısı ile de açıklanabilir, ki 'Kocadan kocaya koşmadım' diyerek bunu da doğruluyor zaten ama kadının bununla gurur duyması tek başına toplum baskısı ile açıklanabilecek bir şey değil. Öyle olsa kendi başarısından bu kadar gururla söz etmez, suçu komple topluma atan cümleler kurardı.

Dolayısıyla
1. Aşktan öte, kadın ilişkisi için o kadar çalışmış ki, bırakıp gitse emekleri boşa gidecek ve bunu kendine yediremiyor olabilir. Adamla başa çıkmak gurur kaynağı haline gelmiş de olabilir. İçine de atıyor olabilir, belki bir noktada içinde düdüklü tencere yaptığı duygular patlar ve rahatlar. Her insanın da gücü bir noktaya kadar. O zaman boşanabilirler.

2. Öyle bir durumda olmayı istemem. Şimdi buradan ve her şey tıkırında iken 'Hayatta olmaz. Bir kere benim kendime saygım var şekerim' demek kadar kolay bir şey yok; umarım o zaman fark ederim de yapmam öyle bir hata.

3. Evsiz ya da müzmin işsiz, tembel değilse çok da etkili olmaz. Aslında şu açıdan etkili olacak şeyler var. Örneğin, bir ressam ile benim evliliğim çok saçma olur. O benim dünyamı anlamaz, ben onun dünyasını anlamam. Hayata bakışımız çatışır ama 'Ressam bu, hayatta olmaz' diye de bir şey söyleyemem.

sadece birkac bakis acisi birakip kacacagim.

*enteresan, adam neden asagilik degil? surekli yalan soyleyen, pornocu, asagilik kompleksli, ezik, insanlari kullanan, evlenecegi kadinla ilgili sagsa solda konusup kilini tuyunu anlatan, kadina tekme basmaktan bahseden bencil bir adam. himmmm...

*siz nasil boyle bir adamla arkadaslik edebiliyorsunuz? bunu suclamak icin yazmiyorum, sadece farkli gozlerden degerlendirebilin diye. yani ayni mantikla sizin boyle asagilik bir adamla dostluk kurmaniz da garipsenebilir.

*kadini asagilik yapan ozellikleri anladigim kadariyla saf olmasi, zeki olmamasi, guzel olmamasi, epilasyon yapmamasi ve aldatilmaya goz yummasi. bunlar etrafinizda cokca gorebileceginiz seyler. sadece guzeller birbiriyle ciftlesmiyor. aptallar da evleniyor. bircok adam aldatiyor, bir cok kadin bunu biliyor ve goz yumuyor.

yani ortada 3 unlemlik bir durum yok aslinda. herkes kendi hayatini yasiyor iste. herkesin kendi dogrusu, yanlisi, deger yargisi, hedefi var. bu kiz da evlenmek istiyor gibi gorunuyor. evlenmemis kadina toplumun yaptigi baskidan bikmis. kendini oldugu gibi Kabul eden birini bulmus evlenecek. bu kadar. anneleriniz de babalarinizla boyle evlendi.

Gerçekten çok değerli yorumlar gelmiş. Herkese ayrı ayrı teşekkür ederim. Öncelikle birkaç konuyu açığa kavuşturmak istiyorum, sonra tek tek cevap yazacağım.


Arkadaşım dediğim lafın gelişi bir ifadeydi, uzun süredir görüşmüyorduk ve sosyal medyada ikimizin de aktif olmaması sebebiyle de herhangi bir iletişimimiz yoktu. Uzun bir süredir beraber yaşadığını ve evlenmeyi düşündüğünü duyduğumda çok şaşırdım. Çünkü karakter olarak hiçbir şekilde bir kıza uzun süre bağlanabilecek birisi değildi, bu konuda geçmişi de epey sabıkalı. Hala da öyle olduğunu gördüm. Evlenmeyi düşündüğü kadının ismi ve birkaç ayrıntı şekilde tanımıyorum ve görmedim. Ancak onca olaya rağmen beraber yaşamaya razı gelmesinin, üstüne üstlük evlenmeyi düşünmesinin hiçbir mantıklı sebebi olamaz.


@mutekebbir Adamın neden evlenmeyi düşündüğünü @blatta hiberna güzel bir şekilde açıklamış bence. Kolay kontrol edebilecek olması, istediği zaman boşanabilecek olması ve aile baskısı ön plana çıkıyor. Tabi bunların anlamsızlığı ve mantıksızlığı konusunda seninle hemfikirim.

@Icha Katılıyorum. Kalitesizlik bu durumu ve iki kişinin de karakterini açıklayabilecek güzel kelimelerden biri.

@blatta hiberna Gerçekten de ilişkilerde herkesin ders çıkarılması gereken sözler. Saygıyla eğiliyorum.

@long live rock n roll Kadının düşük seviyede olduğu %100, adamın da ondan aşağı kalır bir tarafı yok bence. Daha iyisini bulamayacak olması onun açısından mantıklı olsa da, böyle saçma sapan bir evliliğe adım atması hangi açıdan bakarsan bak kabul edilebilir bir şey değil.

@blue eyes white dragon Maddi durum olarak kadından iyi ama orta halli diyelim. Ne evi geçindiremeyecek kadar fakir, ne de rahatlık içinde yaşayacak kadar zengin. Maddi duruma göre evlenilmemesi gerektiği yorumuna katılıyorum.

@cikis yolu Bazı kişiler illa kafasını duvara vurarak gerçeklerin farkına varabiliyor dediğin gibi.

@aychovsky Verdiğin örnek gerçekten de çok doğru. Olaya dışardan bana biri olarak benim gözlemimle, kendisinin yaşadıkları mutlaka bire bir örtüşemez. Ancak dediğim gibi kadının hem bu kadar uzun süre beraber yaşamasının, hem de evlenmeyi kabul etmesinin hiçbir mantıklı sebebini göremiyorum.

@jimicik Adamın karakteri hakkında yazdıkların su götürmez bir gerçek. Zaten devamlı görüştüğüm bir kişi olmadığını ve onun açısından evlenme sebeplerini de yazdım. Günümüzde okumuş,etmiş kendi kendine yetebilecek ekonomik özgürlüğü olan bir kadının böyle bir adama bu kadar körü körüne bağlanabilmesi ve gerçekleri yok sayması benim garibime giden şey. Hiçbirimizin annesinin ve babasının böyle bir evlilik ilişkisi içinde olduklarına ve olabileceklerine ihtimal dahi vermiyorum. Herkes kendi adına konuşsun.

1- Cunku kadinlar evlenmek ister.
2- Kadinlar dusunur. Erkekler de dusunur. Kendini kandirir insanlar.
3- Insanlar evlenmeye hep romantizm yasayip mecnun gibi asik olarak mi karar veriyorlar saniyodunuz?

eşim vichy kullanıyordu, hem gözaltı gerginleştirici hem nemlendirici. aşırı nemlendirdiği için hiç memnun kalmadı. tanıdık bir eczacıya danıştık, vichy çok güzel reklam yapar ürünleri de uygun fiyattaadır ama sanıldığı gibi kalitedi değildir dedi. darphin diye bir marka var, gözaltı serumla beraber kullanılıyor. zaten serum olmadan maksimum fayda almak imkansızmış. şuan gayet memnun. bir araştır istersen.

Burty +1
Ama torbalar için en önemli şey yüzük parmağıyla yapılan masaj ve belki buzlukta bekletilen bi havluyu sabahları 2-3 dk gözlerde bekletmek.

jel maskeler oluyor, buzlukta bekletiyorsunuz, soğuk şekilde yüzünüze yerleştiriyorsunuz.
bu tip şeyler şişmiş göz, torba gibi sorunlara iyi geliyor.

onun dışında, birçok markanın bir sürü göz kremi var.
bazıları önlüyor, bazıları geriletiyor.
kadın ve erkekler için ürünler farklı oluyor.
ayrıca cilt tipinize göre de değişir.

ben estee lauder ya da lierac tavsiye ederim.
estee'de çok pahalı olabiliyor bazı ürünler, ama düzenli kullanırsanız ciddi sonuç veriyor.
hatta bazı serumları, dediğiniz gibi gece sürüp sabah kalktığınızda ayna gibi yapıyor yüzünüzü.

lierac da pahalıdır, ama nispeten daha uygun fiyatlı.
o da son derece etkili ürünlere sahip.

hemen veterinere götürün.
durum acil olabilir, kedi için iki gün çok uzun bir süre.

veterinere 1 kere gitti eve geldiğinden beri, kısırlaştırma için. aşırı korkak ve travmatik bi hayvan. o yüzden ilk aklıma gelen bu olmuyor:( şimdi mırmır uyuyor kucağımda ama midesi boş işte.
oraya buraya sürünmeleri de devam ediyor.

blatta +1

vete gitmek gerek.

kap kediyi git hemen. 2 gün çok uzun.

yakın zamanda iç parazit ilacı vermişseniz ve dozu ayarlayamamışsanız. bağırsklarındaki tenyalar ölmüş ve kedinizi zehirliyor olabilir. doğrudan veterinere götürün bence de

Ya da bir gün daha bekle, doğrudan kedi mezarlığına götür.

Ben de dünden beri giriş yapamıyordum, anasayfaya dönüyordu üye girişi olmadan, şimdi telefondan bağlanınca girebildim.

dün gece tuhaflaşmıştı.
sabahtan beri giriş yapamıyordum, ancak yarım saat önce yapabildim.
sorun kalmadı herhalde.

sözlük üzerinden giriş yapamadım. sözlükten gir çık yapınca girebildim, ya da onunla alakasız olarak bir şeyleri düzelttiler.

çok çok pahalı.
alabilsem de, verdiğim para içime oturarak alıyorum.

ya evet her şey çok pahalı. karı koca çalışmamaıza rağmen mutfak masrafı bize de çok geliyor. en son kilosu 48 den bonfile aldım. ben arada kıymaya kuzu-koyun etine falan ağırlık veriyorum. haftada bir de işte yarım kilo dana eti anca tüketiyoruz. sadece et değil balıkta pahalı. çiftlik olmasın biraz iyisi olsun dersen çok pahalıya geliyor. gerçi bizim yaşadığımız yerdende kaynaklanıyor o biraz. haftada bir geliyor balıkçılar. Kuruyemişlerde çok pahalı. cevizi bimden alıyorum ama menşei abd. bakliyatlarda öyle hep dışardan.

Kurban kesin daha mantikli atin derin dondurucuya iyi bi kasap bonfileyi pirzolayi ayirsin daha iyi olur. Biz oyle yapiyoruz uzun surede gidiyor daha ucuza denk geliyor genel olarak. Zaten kurban zamani degil ucuz olur kurbanlar:)

Normal et olarak malesef cok pahali alamiyoruz normal sartlarda turkiye'de.

3 bin gelire zor olur tabi almak. Ev kira mı, kendi eviniz mi ? Bebeğin masrafları, faturalar, temel ihtiyaçlar, benzin, falan derken bu fiyatlarla baş etmek imkansıza yakın. Et fiyatlarının neden bu kadar yüksek olduğu şurda güzel bir şekild açıklanmış ;

www.google.com.tr

ara sıra bonfile alıyorum 1-1,5 kg arası. yanında pilavla çok iyi gidiyo meret. verdiğimiz para çok ama, bi biraya 7 tl, bi sigaraya 11 tl verirken neden bi kilo ete 60 lira vermiyim diyerek kendimi avutuyorum.

fakir.avi

Yiyoruz ama gelire oranla ülkede ciddi et yiyememe durumu olduğu kesin.

adam diyor ki, 2002'de şu kadar kilo et alıyordun asgari ücrete, şimdi şu kadar artı x kadar alıyorsun. bunlar nesilden nesile böyle oç.

harcamalarınızı gözden geçirin bence. 50 lira bir et için fazla ama 50 liranın kendisi 3-4 bin lira maaşlı birine fazla bir rakam değil. bütçeyi düzgün kullanırsanız alabilirsiniz.

sigara, bira, alkol, gereksiz ekmek tüketimi, abur cubur v.s gibi konuları gözden geçirin. maaşı aldığınız zaman et için harcayacağınız kısmını ilk olarak ayırın.

protein için yumurta ve tavuk sık tuketiyordum zaten ama onların fiyatıda uctu .
15tl ye tavuk yiyecegime 35 tl ye kırmızı et alıyorum artık ara ara. 60-70tl dediğiniz etin kaliteli kısmı heralde onlardan zaten yiyemedik.

dışarda yediğimiz zamanda aynı tavuk şiş alsan 13tl , kofte 14 tl köfte yeyim bari oluyorsun , sonra köfteyi dışarda yiyecegime yarım kilo et alırım deyip bir döngüde buluyorum kendimi :)

Eve et almak disarida yemek yemeden, abur cubu ya da gereksiz harcama yapmaktan cok daha mantikli ancak alim gucunu ulke capinda zorlamasi cok normal. Cogu asgari ucretle gecinen kisinin yedigi et kurban eti oluyor maalesef. Ancak butce ayarlamasi konusuna ben de katiliyorum. Her gun et yemek zorunda degilsiniz ancak madem bu kadar para veriliyor guvenilir marka ya da kasaplarin eti alinmali. Aksi takdirde cabuk yaglanmasi icin gdolu yemle vs beslenen hayvanin etinde ne b12 ne d vitamini hicbir sey olmuyor. 30-40 liralik kiyma alinip yemeklere katabilirsiniz. Ayda 1 kez filan ciger alabilirsiniz birkac dilim de olsa, cigerin besin degeri cok yuksek. Disarida yenilen koftelerin vs hicbiri guvenilir degil. 15 tlye satilan kofte defalarca ayni yagda kizartilan kansorejen yiyecekler. 40 tl ye de kaliteli kofte yiyecekseniz gidip kasaptan 1 kilo et alip yemeklere katmak daha mantikli. Lezzet olarak degil ancak besin degeri olarak tercih edilebilir. Bir de kasaptan kemik alip kaynatip kemik suyunu dolapta saklayarak yemeklere katmak da cok faydali. Aylik 100-200 tl az da ayrilabilir.

carrefour da kıyma 30 tl kuşbaşı 32 tl.

ben tek başıma yaşadığım için kendime yetecek kadar alabiliyorum. Fakat dört kişilik bir ailenin akşam yemeğini çıkartacak kadar kırmızı et alabilmesi gerçek anlamda iyi para kazanması gerekiyor.

etsiz yaşayamadığım için alıyorum
ama yurtdışında 3 kuruşa aldığım dev t-boneları düşündükçe çıldırıyorum

Tirmalandiginda bira icerek hastaliga yakalanmama ihtimalin varsa asi olduğunda da bira icerek hsjfekfks off olmaz bişey.

kuduz şu anda bildiğim kadarıyla Türkiye'de yok.
olduğunda da genelde ücra köy ve/veya kasabalarda çıkıyor.
çıktığında da, kuduz görülen yer karantinaya alınıyor.
öyle bir yerde değilseniz, korkmanız son derece yersiz ve hatta yanlış anlamayın, ama saçma.

ayrıca köpek tırmalaması derken, herhalde oyun isterken tırnağıyla bir yerinizi çizmesinden bahsediyorsunuz?
onun "tırmalamasından" bir şey olmayacağı gibi, kuduz köpek görseniz anlarsınız zaten, emin olun.

bira da aşının etkisini yok etmez muhtemelen.
aşı olurken sorsaydınız keşke alkolle olan ilişkisini.

ama yani artık 2017 yılında "havadan kuduz kapar mıyım?" diye sormayın yahu.
her köşe başında kuduz hayvan beklemiyor.
üstelik kendi köpeğinizmiş.
hayvan şimdiye kadar ölürdü zaten.

Ben ormanda bir dolu köpek tarafından tırmalandım. Benimki risk belki ama senin ev köpeğinden başına bir şey gelmesi çok düşük ihtimal. Kasma kendini o kadar.

"Video görüntüsüne değil de videonun kendisine eklenme suretiyle" derken ne demek istediğinizi anlamadım.

altyazı görüntüye gömülüyse, yani altyazı görüntü dosyasına dahilse diyeyim, kaldıramazsınız, ama eğer gömülü değilse, görüntü dosyasının bulunduğu klasörün içindeki .srt, .sub ya da .txt formatlı altyazı dosyasını silin.

windows'ta mkvtoolnix diye bir program vardı. mac için alternatiflerine bakın isterseniz.

blatta hiberna

şöyle dostum.altyazı videoya gömülmüş. dışarıda bir txt,sub veya srt dosyası bulunmuyor. yine de video oynatıcının (vlc player) altyaız bölümünden altyazıyı açıp kapatma yapabiliyorum. bu tarz bir altyazıyı videodan tamamen çıkarmak istiyorum.

i.hizliresim.com

www.youtube.com

kasma netflix'ten deneme hesabı aç kart bilgilerini girdikten sonra ayarlardan hesabı iptal et, sonra 1 ay içinde izle gitsin.

Addxsub isminde 1 Windows programıyla bahsettiğin türden videoya altyazi gömme işlemini yapıyordum yıllar yıllar önce. Ayırmayı yapıyor mu bilmiyorum, mac sürümü var mı hiç bilmiyorum.

büyük ihtimalle dosya isminde de korsub yazıyordur.
ben onu hep kore subtitle olarak yorumluyordum, yanılıyor olabilirim ama sonuçta çince japonca ya da korece saçma bir altyazı kocaman gömülmüş oluyor.

videodan insanı kusursuz çıkaran program varsa altyazıyı da çıkarır.
çünkü altyazı zaten videonun bir parçası olduğu için kopması mümkün değil.

öğrenci evi
2 kişi
37,5 tl
istanbul

1+1 ev
2 kişi
75 tl
istanbul

40-60 bandında değişiyor.
Televizyon yok evde.

70m2
2 kişi
100 TL fix
Kış aylarında infrared ısıtıcı-elektrikli battaniye etkisi ile 170 TL
İstanbul

bu ne arkadaş yahu. bizim çoruh epşas şirketi mi düdüklüyor bizi anlamadık ki? hala 2 kişilik aile ile rekor bende

gerçekten elektrik korkunç pahalı. 2 ay öncesine kadar 35-40 arası gelen fatura son 2 aydır 65 geliyor sabit. evde televizyon falan da yok. tek başıma yaşıyorum. işte beyaz eşyalar var. bir de elektrik harcayabileceğini düşündüğüm sürekli açık olan ampilifikatör. fakat bunlar 2 ay öncesinde de açıktı. lanet olsun böyle işe.

size de geçmiş olsun.

ekleme: belirtmeyi unutmuşum. istanbul.

2 kişiyiz, 200-250 lira arası fatura ödüyoruz her ay.
buzdolabı eski tip westinghouse.
çok elektrik çektiğinden şüpheleniyorum.
İstanbul.

4kisi aile evi

4+1 ev 3 tv, 1 pc hemen hemen sürekli açık, ocak elektirikli

170 tl 'den asaği gelmiyor.

trabzon.

çocukla beraber dört kişi
100 m2 ev
126 TL geldi.
107 tl de su faturası geldi.

2+1 2 kişi
haftada ;

2 kez fırında yemek pişer
2 kere elektrik süpürgesi ev temizliği
2-3 kere bulaşık makinası
1-2 kere çamaşır makinası
1 kez 45 dk-1 saat ütü

son 5 ayın fatura tutarları

ocak-54
aralık-69
kasım-64
ekim-60
eylül-45

100-150 arası- 2 kişi - İstanbul
Klima çalışınca 200'e yaklaşıyor.
Termosifon sanıyorum baya elektrik harcayan bir sey.

Bu soruyu ben de daha önce sormuştum, İstanbul'da başka semtte yaşayan arkadaşlarımıza 30-40 tl geliyordu,bizden daha çok beyaz eşya vs'leri var,2 tane klima var yazın deli gibi çalışan fln.
Sebebini bilmiyorum neden böyle, en son yaşadıkları yer Ağaoğlu'nun bir sitesi olduğu için, o kesin bir seyler karıştırmıştır dedik ve kapadık konuyu :)

2 kişi 122 tl
Lokasyon ist

Genelde 100 civari

sadece klimayla ısınıyoruz, klima bütün gün çalışıyor, 3 kişilik aile evi, 300 küsür geliyor. mekan izmir.

2 kişi, öğrenci evi, tv yok 70 lira geldi.

aile evinde dört kişi 500 lira falan :/

3+1 ev, 2 kişi yaşıyoruz. Bu ay 57 lira gelmiş, normalde 60-70 arasında değişiyor. Gündüz komple evde değiliz ama bulaşık makinesi, çamaşır makinesi, 3d printer, televizyon, kombi vs gibi elektrikle çalışan ve aktif kullandigimiz bir sürü şey var.

para olmazsa başka çare yok.

sanırım en mantıklısı tek çocukla kalmak. imkanları bölmemek. ama tek çocuk olmayı ben istemezdim sanıyorum.

Sürü mü ? Devlet okullarından gayet başarılı öğrenciler çıkıyor, çok değişik bir bakış açısı, çocuğun başarısı biraz kendisiyle alakalı, hatta çokça kendisiyle alakalı, öğretmen kapasitesi olmayan çocukla ne yapsın ? hem özel okulda hem devlet okulunda okumuş bir insan olarak maddi durumumdan bağımsız olarak çocuklarımı devlet okuluna göndermeyi düşünüyorum.

maddi imkanlar ortalama ise ve ille de çocuk olacaksa tek olur, düzgün bir birey olarak yetişir. ben pek düşünmüyorum bu ülkede çocuk yetiştirmeyi.

eskiden müfredat çok kötüydü ama şu anda güzel çalışmalar yapılıyor. özel okullarda beyin yıkatacağıma devlet okuluna gönderirim.
edit: kardeş sadece kemalist cevapları tikleyeceksen niye soru soruyon? zaten böyle böyle tüm türkiyeyi kendiniz gibi sanıp her seçimden sonra hile var diye zırlıyonuz. yapma güzel kardeşim canım bitanem yapma.

özel okulda okudum.

Özel okulların çoğu berbattır, bol reklam bol yalan var ama iş eğitime geldiğinde çoğu fos. Gelen kitle çocukları da genelde ailenin bir halt yapmayıp para veriyoz çcuğu adam etsinler diye özel okula teslim ettiği çocuklardı genelde.

Gerçek manada kaliteli özel okullar tabiki var, fakat ya şans eseri bulabilirsiniz, yada gerçekten pahalılar. (Çocuklara özel midilli besleyen tarz vb)

Fakaaat şunu söyleyeyim;

Eğer aile evde eğitimi iyi verirse, yani çalışmayı, öğrenmeyi, kitap okumayı çocuğuna öğretebilir ve sevdirebilirse, gittiği okulda orta halliyse (Yani 12 yaşında çocukların bıçak taşıyıp alkol sigara eşliğinde kız kesmediği normal okullardan biriyse) o çocuk çok daha başarılı olur. Devlet okullarınında sağladığı bir avantaj var, her kesimden insanın çocuğunun gelmesi, çok sosyalleşme imkanı vb (Özel okullar gibi bir fanus değil, her ailenin aşağı yukarı benzer gelir ve yaşam tarzı olmadığı bir yer)

O yüzden yine ve yeniden ailede bitiyor iş.

çocuğumu terör örgütü destekçilerinin eline teslim edecek değilim.

@düz saç hastası: bütün akp'lilerin yaptığı gibi seküler kemalist okullardan birine göndereceğim. olmadı seküler ülkelerden birine gönderir bahar tatilinde alkolün su gibi aktığı partilerin yapıldığı okullarda okuturum. yeni türkiye'nin mimarları yanılıyor olamaz...

Cocuguma cok iyi bir hayat verecek seviyeye gelene kadar ve isteyene kadar cocuk yapmam. Yaparsam da eger bu sartlar altinda asla ama asla devlet okuluna gondermem. Hatta benim isteyecegim tarzda bir egitim veren ilkokul var midir ondan da emin degilim zira bu ulkede benim egitimimden sonra cocugumun egitimini hakkini vererek devralacak seviyede bir kisinin ogretmenlik yapmasi cok uzak bir ihtimal bu ulkede. Hakli olarak tabii.

Çocuğum yok ama olursa ben devlet okuluna göndermek istemem. Her özel okul tabii ki iyi değil zaten kimse özel okul diye dersane bozmalarını kastetmiyordur burada ama gerçekten çok iyi özel okullar var, evet çok pahalılar ama bunu çocuk yapmadan hesap etmen lazım. Çocuğu yaptın 3 sene sonra kreşe göndereceksin eğitim öğretim hayatı başlayacak üniversite bitene kadar... bunlar para hep. çocuğuna verdiğin değeri de gösteriyor çünkü çocuğuna bırabileceğin en iyi miras kaliteli bir eğitim.

25-30 yaş konusuna gelince o aralıkta gelir astronomik değişmese de dediğin doğru. Kadınım ve çocuğu aynı sebepten, yani olması muhtemel bebeğe sağlamak istediğim hayat ve özellikle eğitim imkanları yüzünden 35-40 arasında düşünüyorum ciddi ciddi. 25 yaşındayım, arkadaşlarımın hep bebekleri var ama ben üzülüyorum onları görünce. Piyango falan vurmadıkça çocukların gideceği okullar, alacakları eğitimler çok belli, içim daralıyor. Ha ana babalarının daralıyor mu? Hayır. Sevip mıncırmalık oyuncak yaptıklarından...

Ortaokula kadar özele yollarım gerisini kendi kazansın. Zaten zeka konusunda doğuştan şanslı olacak.

zaten insanların sırf "evlenmem/çocuk yapmam/üremem lazım" kafasıyla, daha popolarında donları yokken evlenmeye kalkmaları falan gülünç geliyor.
kimse kusura bakmasın.

elbette sevdiğin adam/kadın için fedakarlık yaparsın.
ama ortaya fedakarlık yapmak zorunda bırakılan bir canlı çıkartmadan önce, olabileceğin en iyisi ya da ona yakınını yapmak lazım.
aldığımız yumurtanın hesabını yapar hale gelmişken, "allah rızkını verir, elimizden geleni yaparız" diye değil, ciddi ciddi çocuk doğmadan okuyacağı okulu, masrafını, bezini falan hesap edip, birkaç yıl önden gitmek gerekiyor.
şansa bırakılacak bir şey değil bu.
eskiden, "hallederiz/olunca düşünürüz" falan denirdi, artık öyle olamıyor zaten hayat pahalılığından.

erkeklerin zaten acele etmesine gerek yok, 35 yaşında ancak olgunlaşıyorlar.
doğurmuyorlar, etmiyorlar.
30 yaşındaki adamın acele etmesi mantıksız.

hayatımda devlet okulunda okumadım.
çocuğumu da kazanırsa Robert'te ya da yurtdışında okutabilecek maddi güce sahip olmak isterim.
ama o kadarını yapamasam bile, en azından bir Fransız lisesi'nde ya da kendim gibi alman-avusturya lisesinde okutmak için elimden geleni yaparım.

benim zamanımda iyi olan Anadolu liseleri, süper liseler, fen liseleri, hatta düz devlet okulları vardı.
artık hepsi rezil halde.
Kadıköy Anadolu gibi bir okul bile beş para etmez hale getirildi, hâlâ iyi okullar var deniyor.
devlet okullarından hâlâ iyi ya da başarılı öğrenciler, eski müfredat artıkları olarak çıkıyor.
son 2-3 yılda okula başlamış olan ve bundan sonra başlayacak olan çocuklardan, 10 yıl sonra o iyi öğrenciler çıkmayacak.
durum belli.

eğer "gavur okulu" kazanabilecek kapasitede bir çocuğum olmazsa da, herhangi bir tarikat ya da din uzantısı olmayan sıradan bir özel okula veririm.
artık konu, eskisi gibi öğretmenin en fazla kaç çocukla ilgilenebileceği falan değil bana göre.
bu saatten sonra devlet okuluna çocuk emanet etmem.

Prince legolas +1
Iyi bir lise/universite kazanacak kapasitesi varsa ortaya cikar zaten. Cikmiyosa ozele vermekle de ugrasmam.

Devlet okulundaki öğretmenler illa ki kötü olmak zorunda değil; çok iyi eğitim vermek için uğraşanları da var ama denk gelmek mesele. Ben şahsen çocukların fanusta büyütülmesine karşı olduğum için özel okulu istemem ama devlet okullarının da iyi öğretmenlerden bağımsız olarak ortamının iyi olmadığını düşünüyorum.

Düzgün bir semtteki düzgün bir devlet okulunu, özel okula tercih ederdim. Para varsa özel okul düşünebilirim ama yoksa da zaten seçenek yok.

ben şu kafadayım; özel okullara yığacağım parayı çocuğum lise-üni. çağına gelince yurtdışı seyahatleri/dil okulları vs şeklinde vermenin daha verimli olduğuna inanıyorum. çünkü çocuk zaten başarılıysa derse vs istekliyse bir şekilde üniye kadar geliyor. abuk sabuk bir işletme vs okuyacaksa da yanına iki dil bilmesi hayatının yönünü çok değiştirecektir. geçmişte özel okul bitirmesinin bir faydası yok.

çok abuk sabuk köyden bilmem nerden iyi fakülteleri tutturan çocuklar oluyor. e köydeki ailesi hiç ilgilenmeyen çocukla bir olmayacak tabii ki benim desteğim-takibim faklı olacaktır. bu nedenle devlet okulunu gayet yeterli görüyorum.

zaten başarılı çockları ilkokul 5-6 dan itibaren özel okullar tam burslu seçiyor bize gelin diye yalvarıyor.

düşünmüyorum. o yüzden bu konuda maddi yeterliliğe ulaşana dek çocuk yapmayı düşünmüyorum.

özel okulda okudum, bundan 20 sene önce o zamanlar kalitesi tartışılmazdı şuan gerçekten çok kotu durumda ama tabi ki iyi eğitim veren özellerde var, şahsen sadece eğitimi değil o okula gelen diğer çocukları düşünürdüm tamam insan küçümsemek istemiyorum ama her türlüsü geliyor, çocuğun karakterinin oturacağı yaşlarda bu tarz insanlarla arkadaş olmasını istemem şahsen. şu son 10 senede insanlar o kadar çirkinleşti ki böyle insanların çocuklarıda böyle oluyor.. düzgün kişilerle ömürlük arkadaşları olsun

etrafımdaki tüm kuzenlerim iyi özellerde okuyor, daha ortaokula yeni başladı bir tanesi benim anlamadığım sanat galerilerine gidiyorlar arkadaşlarıyla, özel okul vizyondur kendini ilkokuldan itibaren geliştiren ile lise/uni zamanı geliştirmeye başlayan insan arasında buyuk bir fark var malesef ki

Devlet okulları rezil halde artık. Ben devlet okulunda okudum ama iki çocuğum var ve ikisini de özel okula gönderiyorum, biri zaten burslu okuyor.

Şimdi iki ayrı devlet okulunda iki arkadaşımın başına gelen durumları kısaca aktarayım. Birinin oğlu üçüncü sınıfa gidiyor, ilkokul öğretmeni veliden habersiz (annene sürpriz olsun demiş çocuğa) ilçe (Üsküdar) genelindeki zikir yarışmasına sokuyor çocuğu. Çocuk geceleri yatağında zikir çekmiş hep, bilmem kaç yüz bin tane. Arkadaşım duyunca çıldırdı.

Bir diğer olay Beşiktaş'ta bir ortaokulda gerçekleşiyor. Başka bir arkadaşımın oğlunun bütün dersleri çok iyi ama çocuğa din dersinden zayıf not veriliyor sürekli, üstelik sınavları iyi geçtiği halde. Din dersi öğretmeniyle konuşuluyor verilen cevap şu, ben bu çocuğa geçer not vermem çünkü kuran kursuna gitmemiş.

Yeterli mi? Bu ülkede bu tür pisliklerden biraz da olsun çocuklarımı koruyabilmek için vermiyorum devlet okuluna.

özel okulda öğretmenlik yaptım, devlette ve özel okulda çalışan birçok öğretmen arkadaşım var. çocuğum olsa çok iyi ve seçici bir kolej olmadıktan sonra özel okula göndermem çünkü çoğu okulda öğretmen kalitesi berbat, öğrenci profili berbat. genellikle devlet okulunda tutunamayan çocukları parası neyse verip okutmaya, yoldan geçen dört yıllık bölüm bitirmiş saçma sapan insanları da öğretmen diye almaya dayalı bir stratejileri var.

çocuğum olsa büyük ihtimalle ortaokula gelene kadar özel okulda, ortaokul lisede devlet okulunda okuturum.

kırmızı eti kendi kasabımızdan alamıyorsam, carrefour'dan alıyorum.
orada yıllar evvel çalışmış olduğum için temiz olduğunu biliyorum ve güveniyorum.
kırmızı et de alıyorum, tavuk da.
hatta oradan alacaksam herhangi bir tavuk markası değil, carrefour'un kendi açık olan tavuğundan alıyorum.

ama onun dışında Migros'tan bile et/tavuk almıyorum.
aldığım etin bozuk çıktığı çok oldu çünkü.

migrostan aldığımız tavuğu tarihi geçmemesine rağmen kokusundan yiyememiştik.
bimden dana kıyma almıştık baya kötüydü. zaten %70i yağdı diye düşünüyorum. diğerleri de farklı değildir bence.
bizim burda yaygın bir market var başka şehirlerde yok. aynı zamanda hayvancılık falan da yapıyor bunlar. et, sucuk, yumurta alıyorum bu marketten memnunum.

a101 le bimden şinitzel gibi şeyler alıyorum arada sırada ama. güvenli mi bilmiyorum.

Mahalledeki belirli bir kasaptan alıyorum. Çoğunlukla dana döş etinden o anda taze cekim istiyorum. Hazır kıymaları nasıl bir et karışımı ile yaptıkları belli değil.

ben de carrefour dan alıyorum; iş görüyor. kırmızı et, tavuk, kıyma vs.

kırmızı eti et ve süt kurumundan alırım bir de metro grossmarket ikisine de gidecek vaktim yoksa anca o vakit mahalle kasabı

karfur, migros paso alınır. bozuk çıkanlar arabada yolda bozmuşlardır.

özkuruşlar, mopaş gibi marketlerin et reyonları gayet iyidir. kıyma pek almıyoruz et ya da tavuk %90 alıyoruz. şinitzel vs. ürünleri mopaş mesela keskinoğlu vb. markasıyla satıyor. markasına bakıp ona göre alıyoruz.

bim'den de paketi güzelse kıyma, et , tavuk alınır her türlü. döneri kötü. şinitzel falan bilmiyorum bir süredir almadım.

migros eve 5 dk yolda bozulmasına imkan yok o tavuğun.

Kadıköy'de şener abi vardır.
kasap şener yani.
ben daha doğmadan ailem oradan et alırmış, hâlâ alıyoruz.

bahariye'deki eski havuzun sağ tarafından aşağı doğru inerken, sağ köşede migros var.
oradan kadıköy çarşısına doğru dümdüz gidince as sineması var.
as sineması'nı geçince, yürürken tam karşına gelir.

Zazen i araştır,nasıl yapıldığını falan, en basit medtasyon yöntemlerindenbiri. Bir de ne için meditasyon yapmak istiyorsun?

Öncelikle belirteyim ki konuyla ilgili bilgim sığ ve "o öyle değil bir kere" deme hakkınız da saklıdır bu yüzden.

Meditasyonda temel amaç bir şey konsantre olup zihindeki diğer düşünceleri düşünmemeye çalışmak. Nefesinize odaklanabilirsiniz, karanlık bir odada mum yakıp alevine odaklanabilirsiniz, mesela transandantal meditasyonda eğitmen size özel bir mantra verir ve buna odaklanırsınız. Klişe bir ohhmmm vardır Amerikan filmlerinden bilirsiniz, o da odaklanacak bir ses işte.

Oturma pozisyonu sırtınızı dayayabileceğiniz ama başınız dayanmayacak şekilde olursa daha iyi (uykuya dalıvermeyin diye). Bacaklar bağdaş olabilir ya da rahat bir sanldayede oturup aşağı sarkıtabilirsiniz. Nasıl rahatsanız. Sonra gözlerinizi kapatıp (ya da mum aleviyle yapacaksanız açıp) odaklanıyorsunuz arzu ettiğiniz şekilde ve zihninize üşüşen düşünceleri "silmeye" çalışıyorsunuz.

Transandantal için konuşuyorum: Başta on dakika yeterli bence. Zamanla arttırıp yirmi dakikaya çıkarıyorsunuz. (Sabah yirmi, akşam yirmi.)

En kolayı nefese odaklanmak. Her nefes alışverişini sayabilirsiniz veya nefes aldığın sürenin iki katı kadar sürede nefes verebilir ve bu süreleri sayabilirsiniz. onun dışında mantra (om vs.) tekrar edebilirsiniz. Bu arada meditasyon müzikleri veya doğa sesleri (ırmak, deniz dalgası, kuş sesleri vs.) dinlemek gevşetir. Bir de karanlıkta meditasyon yapmak veya gözleri kapamak daha iyi odaklanma sağlar. Aklınıza elbetteki düşünceler gelecektir ama önemli olan bunların aklınıza takılmadan mümkün olan en kısa sürede akıp gitmesi. bunun için düşüncelerinizi birer yaprak gibi görüp yere döküldüklerini hayal edebilirsiniz.

eksiduyu.ru

en kolay yöntemi üstteki duyuruda anlatmıştım.
transandantal meditasyon, söylendiği gibi eğitim gerektiriyor.
bir de, meditasyon sırasındaki dinlenen ya da seslendirilen "om" ve/veya diğer sesler, titreşimle ve frekansla ilgilidir.
açmak istediğiniz çakranın frekansına uygun olan titreşimi kullanırsınız falan filan.

meditasyon yapmaya alıştıktan sonra, diğer duyuruda anlattığım teknikle oldukça derinleşebiliyorsunuz.
ama alıştıktan, yani o zihin durumunu kavradıktan sonra ilerlemeniz daha kolay olur.

bu arada meditasyon illa bağdaş kurularak, mum yakılarak yapılan bir şey değil.
tv karşısında, otobüste bile yapılabilir.

Meditasyon bu kadar komplike bir şey değil, atom parçalanacak kadar üzerinde düşünülmesine gerek yok.

Seni rahat ettirecek pozisyonda kalıp, zihnini sakinleştirmen asıl odak noktan olmadı. Meditasyonun amacı bu zaten. Dolayısıyla ister amuda kalk, ister uzan, ister bağdaş kur, yavaş nefes alıp yavaş nefes vermeye odaklandığın her an senin meditasyonundur.

Bırak kız kendi hayatını kendisi idare etsin. Güvenin de varmış zaten. Güzel kızların sürekli başına eminim geliyordur bu tarz şeyler. Onlar için alışıldık durumlardır. Güzel ve daha önemlisi sevdiğin bir kadınsa bence sen ona olan güvenini göster... sürekli bu tarz şeylerle çıkma karşısına..

Yalnız o arkadaşların hiçbiri gerçekten arkadaş değil, bunun farkındasın değil mi?

Ona guveniyorsan o zaten sinirlari koymasini biliyordur, bu konuda rahat birakman lazim..arkadaslarina bile mudahale edersen bunaltirsan ya senden kacmaya baslayacak ya da seni dinleyip butun erkek arkadaslariyla iletisimi kesip arkadassiz kalacak ve psikolojisi bozulacak.

@devilred: "Gerçekten arkadaş"tan kasıt ne? Erkeklerin %90'ı, güzel olan normal bir kız arkadaşı ona yaklaşırsa kızla birlikte olur. O zaman gerçekten arkadaş olmaz mı? Bunu hesaplayarak paranoyak biçimde yaşayamam. Erkeğin özel bir ilgi göstermemesi, bir beklentiye girmemesi benim için yeterli.

@astrid: Halihazırda sahip olduğu arkadaşlara müdahale etmiyorum. Ama bir erkek flört etmek amacıyla gelince "Flört olmaz ama arkadaş olabiliriz" denmesini de tuhaf buluyorum. Bence doğru bir sınır değil bu. Mesele sadece tensel bir aldatma olarak görülmemeli bence. Senden hoşlanan birine ümit vermiş sayılıyorsun, yanlış mı?

Hocam erkeklere güven olmaz. Erkeğim oradan biliyorum. O it sürüleri kızın hep boş vaktini kollayacak. Türkiye'de yabancı ve güzel olmak başlı başına bir sorun. Eğer evlilik düşündüğün biriyse bırak erkek arkadaşı kalmasın. Senin başka kız arkadaşların yoksa onun da olmasın. Kıskançlık tehlikeli. Kız bunalıp kaçabilir. Gavatlık da gururunu incitmemeli. Sınır bu.

Sevgilimin karşısında otururken arzulaycak erkekle görüşmesini kesinlikle istemem. Kadın sınır koyabilir ama erkeklerin de ne mal olduğu ortada.
Kusura bakmasın ama bu rahatlık vs değil. Arzuladığı kadına hiçbir erkek normal davranamaz.

Adam gelmiş senden etkilendim demiş, kadın evliyim demiş, sonra da normal görüşebiliriz deniyor. Valla diğer insanları bilemem ama böyle bi' dünya yok.

Şu hikayeyi yazayım da belki sevgilinize okursunuz. :)

Bir zamanlar bir kadın, odun toplarken donmuş bi’ çıngıraklı yılan bulmuş.
Eve getirmiş, iyileştirmiş.
Bir gün yılan kadını sokmuş. Kadın yatmış yere, ölüyormuş.
Sormuş; “Neden beni soktun?”
Yılan demiş; “Sürtük kadın, benim bi’ yılan olduğumu biliyordun.”

"ilk başta ilgisi olan ama sonra tamamen arkadaşım olan erkekler" diye bir şey olamaz bana göre, imkansız:)

Arkadaşsız kalmaktan korkuyor, ama bu insanlar gerçekten arkadaş değil ki. Az ve öz arkadaşı olsun yeter.
Kız arkadaşınız biraz naif sanırım, karşındaki erkeklerin tamamen iyi niyetli yaklaştıklarını düşünüyor.

Onunla bu konuda düzgünce konuşun, anlatın, rahatsızlığınızı dile getirin. Ama istemediği bir şeye de zorlamayın, nasıl davranması gerektiğini dikte etmeyin.

bi kere kız ne kadar sınırı çizdiğini düşünürse düşünsün her zaman ortada sprite acımasız gerçekler olayı vardır. üzgünüm.

bi de bi insanın etrafında kaç arkadaş olur. 20 erkek yazmış, ilgi göstermiş ama hepsiyle arkadaş mı kalmış? bu 20 erkeğin hayatında yeri nedir, ne gerek var? ilgisi olan her erkeği silerse arkadaşı kalmazmış. peh. saçma bence.

hadi buraya kadar okey denilebilir. ama havaalanında kendisine yazan erkeğe numara vermek nedir? evliyim diye yalan söylemiş ama şu devirde tek gecelik aldatma olayları çok yaygın, çok sık. erkek illaki fifti fifti şansım var demiştir. kız da salak değilse bunu biliyodur. senin baştaki genişliğini kullanıyor.

haklısın, her türlü haklısın. senin saçlar kısa süre içinde dökülür, kalanlar da beyazlar bu gidişle, allah sabır versin valla çok zor.

bi kere yeni sapları hayatına almama talebiniz çok normal, hayvan öküz ayı medeniyetsiz ilan edenler olacaktır ama bence kızla erkek öyle kolay kolay arkadaş olamaz. ha çok eskidir tanışıklıkları belki olur ama flört etmek için yanaşan adamdan arkadaş kesinlikle olmaz.

kız arkadaşınız da biraz saf gibi, filiz sevişelim mi diye yaklaşanlardan arkadaş devşirmeye çalışması, uçakta gördüm beğendim dilersen yardımcı olayım diyen elemanı anlatıp ne dersin yardım alayım mı demesi falan... yalan yok kahkaha attım ama başıma gelse cinnet geçiririrm.

@ikinci hesap o konuda haklisin

çevresindeki erkeklerin hepsi kendini yedekte tutuyor, bağlantı kopmasın diye arkadaş ayağına takılıyorlar. kız bi bekar kalsın o zaman gör neler oluyor o arkadaşlara

"Flört olmaz ama arkadaş olabiliriz" diye bir şey yok.
o kadar dost canlısı olmaya gerek de yok.
bu, kadının sınır koyması değildir.
bu, kadının etrafında kendisinden hoşlanan erkek barındırmaktan hoşlanmasıdır.
bir anlamda ego tatmini ya da hoş bir ilgi kaynağı olabilir.

ama işte, sevgili varken yapılmaması lazım.
arkadaş çevresini geniş tutma gibi bir merak olmamalı.
onun dostluğuna mı muhtaç yani?
bana flört etmek için gelmiş adamla, ne diye normal arkadaş olayım ki?
bir köşede rölantide tutarım, sevgilim gidince ben de flört ederim.
ya da baştan hayatıma ne flört, ne de "arkadaş" olarak sokarım.

bir kadın olarak benim düşünce tarzım bu açıkçası.

destek olmaya geldim, hem yabancı hem güzel bir kız bularak kombo yapmışsın :/ allah kolaylık versin.

Baska arkadas mı kalmamış. Havaalanı olayının masum bir tarafi yok bence. Numara vermek falan çok gereksiz bir hareket olmuş. Ayaküstü flörttür bu bana göre.

Pek de sınır koyuyor gibi gelmedi bana açıkçası. Herkesin az çok karşı cins arkadaşı vardir ve gercekten arkadasca yaklasim icinde olundugu icin kimseyi rahatsiz etmez. Bu arkadaslarin hepsine sınır koymak gerekiyorsa orada bir durup dusunmek lazim degil mi. Neden yani, ne yapiyor bu adamlar da sürekli tetikte olması gerekiyor ? Insan arkadaşına karsi neden kendisini korusun, yapmayın.. Kendisine farklı bir amaçla yakılaşmış birini sınırımı korurum diyerek hayatında tutma ısrarını ben anlamadım.

Bence ilişkisi olan insanlar kadın erkek fark etmez, etrafında sınır konulması gerekecek, farkli bir niyeti oldugunu açık etmiş insanları bulundurmamalı. Çok lazım değiller çünkü.

blatta hiberna +1500

ne yani elemanın telefonunu almasaydı Ankarada kayıp mı olcaktı dlsedasj :D ona güvenerek mi kalkmış gelmiş. bi de yeni tanıştığı adamla gezecek. çok komik geldi bunlar bana. senin kız bir tuhaf dostum. normal olan senin düşüncelerin. kadınım bu arada.

kimsenin kimseyi mülkü olarak görmedigi ve sebebi ne olursa olsun hicbir sınırlama getirmedigi bir iliski ancak özgür bir iliski olabilir ve iki tarafi da özgürlestirebilir. kişi, sevdigi ve baglilik hissettigi partneri icin kendine kısıtlamalar koyar, sonra canı isterse o kisitlamalari degistirir.

burada önemli olan, iki tarafin da kartlarını acik oynamasi ve işlerine gelmiyorsa birlikteligi kosullara baglamadan sonlandirmasi. karsi taraf acik acik söylemis, bunun altmetninde ego tatmini mi, kezbanlik mi, orospu ruhluluk mu oldugu hickimseyi ilgilendirmez. başkasina dair her tanımınız önce sizi tanımlar.

elcevap: haksizsin. iliskiye girdigin insana tüm hayatinin tapusunu vermiyorsun. birak herkes nasil yasamak istiyorsa öyle yasasin.

abi okurken benim kafamdan aşağı kaynar sular döküldü sen nasıl bir sabır küpüsün :D

3 vakte kadar da bu ablam senin sıradan dediği arkadaşlar arasından senden iyisini bulur sana yol verir gibime geliyor benim. Ya da hem seninle hemde onlarla takılıyor işte. Baya senin hatuna yürüyen herifler dışarı çıkıyorlar yani bunu nasıl kaldırır bir erkek ben anlamıyorum abi. Yani öyle bekarete falan önem veren gelenekçi bir adam da değilim abim bana gayet ılık gavat falan der ama ben bile bu kadar geniş olamadım.

kadınıyla erkeğiyle duyuru halkını gavatlık illetine karşı birleştirdin hacı, özellikle hanım duyurucuların delikanlılıkları beni çok duygulandırdı. kıskançlıkta bunaltıcı olan ve ilişkiyi yıpratan şey duygusal davranmalar. yani evet kıskançlık hayattaki belki en zor sakin kalınabilecek duygulardan biri. sakin kalmayı başarıp kırmadan kendinden soğutmadan bu tip erkekleri yanına yaklaştırmaması gerektiğini ona öğretmelisin. okusa ya burayı o da? :)

Black mirror
Man in the high castle

stranger things başarılı. izle bence

Stranger Things

izlemediysen: www.imdb.com

@archmage mahmut:

black mirror'ı izledim, ama diğerini izlememiştim.
teşekkürler.

@jamiro:
izlemiştim, ama yine de teşekkürler.

Stranger things'e başla zaten o kadar akıcı ki haftasonu bitirirsin ilk sezonu istersen. Dark film çok var buradan bakabilirsin www.reddit.com

Pro plandan devam etmenizi oneririm

bence de proplan'dan devam edin.

insanların nezaketten yoksun oluşu.

O kendini biliyor.

daha dramatik bi anımda, "her şey" derdim.

metrobüs
mimari
her seviyede müfredat
evlilik öncesi gelenekler (söz, kına, isteme, dev düğün, düğün gecesi vs)
keşkek
çalışma koşulları
taksiciler - dolmuşçular
tekrar mimari
nüfus dağılımındaki saçmalık
demiryolları yetersizliği

mesela imkanım olsa düzeltmek için çaba göstereceğim şeyler;

1-Eğitim sistemini kesinlikle ezberden öğrenme sorgulama şekline dönüştürmek
2-Trafik kurallarının katiyen uygulanması için gerekli çalışmalar(ceza,kontrol vs)

en vahşi kapitalizmin bu ülkede yaşanıyor olması. kurumsallık adına dönen ezme hareketleri, cehalet, zenginliğe özenti, doğanın el birliğiyle yok edilmesi, kurnazların çok olması. siyasete girmiyorum bile.

insanlar.

doğası falan güzel.

Ölse de kurtulsak dediğim şahıs.

siyasetin her alanda etkin olması, insanların hiçbir şekilde değerinin olmaması, umutsuz ve mutsuz milyonların tüm avmleri doldurması..

Ne yapıyorsa yapsın herkes s.kinin ucuyla iş yapıyor.Kimse yaptığım işin hakkını vereyim demiyor

her sektörde, (bakkaldan büyük şirketlere kadar) amatör ve "hallederiz"ci bir zihniyetin hakim olması.

profesyonelliği, karşısındakine "hanım-bey" diye hitap etmekten ibaret görmek.
"profesyonelim" etiketi altında her türlü kabalığı ve saçmalığı yapabileceğini zannetmek.

yapılan işe saygı duyma, sorumluluk alma ve profesyonellik kültürünün gelişmemiş olmasından nefret ediyorum.
kurumsallık diye bir şey yok ülkede.
yani var da, sözde.

zorunlu askerlik
çözülemeyen terör sorunu
çakal, dolandırıcı işletmeciler
cahil, tecavüzcü, katil anadolu insanımız
rantçı siyasetçiler
satılmış medya
sonradan görme patronlar
şeref yoksunu dopingli sporcularımız, şikeci yöneticilerimiz
sansür
pideci broşürü kalitesinde tekdüze evler ve fahiş fiyatları
hakaret ve kavga kültürü
din ve sömürü kültürü
hemen hemen tüm geleneklerimiz
abazalık
hoşgörüsüzlük
tahammülsüzlük

Kendim de dahil olmak uzere, bilincsiz insanlar. Zaten diger tum seyler de bundan kaynaklanmiyor mu?

2 ay.(stresten kaynakli oldugunu soylemisti doktor)

6-7 gun.
Sebepsiz de degil, o ara bi sebepten cok fazla ilac kullaniyordum.

1,5-2 ay kadar geciktiği olmuştu.Stres ve kullanılan ilaçlar etkiliyor baya. Antibiyotik etkiliyor beni mesela.

4 5

2 ay gecikti ama sebepsiz yere değildi sanırım. bende prolaktin hormonu yüksek. tabii o zamanlar da yüksek miydi bilmiyorum

4-5 gün

9-10 gün

15 günü geçmişti sanırım

aşırı stres ve yoğun çalışma sebebiyle bir defa 6 aylık boşluk oldu, yasminle düzelttik, stres oldukça 1 hafta 10 gün atar.

1 hafta

1 ay ama soyle bır durum var eger hep gecıkıyorsa sıkıntı yok, eger stresli bir durum varsa da sıkıntı yok, ilk defa durup duruken olursa da ben olsam gitmem ama ıkıncıde gıderım.

son olarak sısman arkadaslarım bu sorunu cok yasıyor eger cok kılo aldıysan ondan da olabılır

kendim de ekliyim: 5 gün.

lisedeyken iki ay regl olmamıştım durup dururken.
durup dururken değil de, stresten tabii.

bende sinbonun 40 tl ye satılan makınesinden var, cok memnunum

KENWOOD HG400 çok araştırıp aldım donanımhaber'i hatim ettim ve karar verdim. İki yıl olacak hala yeni gibi ve çok hızlı ısınıyor, sağlam basıyor. (bkz: sağlam basıcan bu hayatta)

hepsiburada'dan 20 TL'ye aldığım altus'u dört senedir kullanıyorum.

teferruatlı ve pahalı olanları her zaman daha iyi olmayabiliyor. şu kilitleme zabazingosu olacak ama, o önemli.

delonghi cgh900.
çok memnunum.

ikinci el al.

Donanımhabe'de bayağı geniş bir forum başlığı var bununla ilgili. Ben 3 yıl önce ordan faydalanıp King'in bir modelini aldım. O forumdan öğrendiğim: eğer döküm almayacaksanız plakaları ayrılıp temizlenebilen ve bastırma noktası ortada olan bir model olsun. Arka tarafta bileşenler bastırınca dengeli olmuyor.

@44 +1

bu arada tostu abartarak yemeyin çok kilo yapıyor.

Homende bakabilirsin.

almışken mutlaka tost+waffle makinesi al göt göbek yaparsın mis gibi.

Kontrat var mı? Hangi tarihte yapıldı?

başka ev mi yok taşının bi şekilde
bu adam siz taşınmadıkça başınıza ekşiyecek ilerde de zaten

kontrat döneminizi bekleyin.
ev sahibi her caz ettiğinde herkes evinden taşınsa, yılda bir ev değiştirmek gerekir.
haklarınızı koruyun, sonra şehir magandası gibi her şeyi yapabileceklerini sanıyorlar.

Dava açmadan çıkartamaz, dava açmadan kafasına göre kira arttıramaz. O davalar 1 seneden önce sonuçlanmaz, rahat olun.

@elorelia

kontrat var tabi en son geçen sene yenilenmişti.

@rentts iyi diyorsun da her ev sahibinin canı istediğinde evler boşaltılırsa niye kontrat yapıyoruz? ben de kirada oturuyorum, benim oturduğum yerde de fiyatlar arttı, oturduk konuştuk, makul bir oranda anlaştık.

kontrata göre devam edin, rahat olun, bir şey yapamaz, korkutma amacı ile ihbarname falan çekecektir.

geçen sene yenilendi dediğinizkontrat süresi dolduktan sonra tekrar yenilenmiştir. yani o kontratın iptali için belli tarihten önce ihtar çekilmesi lazım diye biliyorum. hukuk sitelerini araştırın, basit bi konu. şu halde adamın başınıza ekşimekten başka yapabilecek bişeyi yok gibi görünüyor.

annem tek başına yaşıyor diyosun.
tek başına kadına her türlü kötülüğü yapabilirler türkiye'de.
adam evden annenizin çıkması için böyle bir yola gitmiş çok belli ki.
tek başına benim annem böyle bi durumda olsa ben annemi ne yapar eder daha iyi bi yere taşırdım.
ayrıca hem soruyosun hem öneriyi beğenmiyosun...

annene kötü bi şey yaparsa -ki götü yiyosa yapsın- mesaj atabilirsin. amına koyarız o adamın. evini siktiğim. sinirlendim yine ak.

bi bok yapamaz.

10 yıldan önce evsahibi haklı gerekçe göstermeden kiracıyı hiçbir şekilde çıkartamaz. Kontrat dolmasına yakın ihtarname gönderse bile çıkaramaz.

Kiracı her yıl ÜFE'nin 12 aylık ortalamasına göre zam yaptığı müddetçe istediği kadar oturabilir. Kanuni olarak bu orandan fazla zam isteyemez ev sahibi. Anneniz fazla zam yapmış, şu anda ÜFE %5 civarında, yani 50 tl zam yapmalıydı. 1050 TL olarak yatırsaydı kirayı, evsahibi yine sesini çıkaramazdı.

www.yeniemlak.com

Evsahibi dava açsa bile kazanamaz, değer tespit davasında ÜFE oranında artış yapılıp yapılmadığına bakılır. Sonuçta evsahibi dava masraflarıyla başbaşa kalır.

Haklı sebepler ise evsahibin daireye kendisinin taşınacak olması, ilk kontrat tarihi üzerinden 10 yıl geçmesi, dairenin satılıp yeni malikin ihtarname göndermesi gibi gerekçeler. Bunun dışında kontrat bitse bile ÜFE oranında zam yapıldığı müddetçe otomatik olarak yenilenmiş sayılır ve evsahibi de avucunu yalar.

Anneniz evsahibine taşınmayacağını, hiçbir şekilde daha fazla zam yapmayacağını, kanunun öngördüğünden fazla zam yaptığını söylesin. Evsahibin boş avukat, mahkeme tehditlerine aldırış etmesin.

annen yüzde 5 zam yapmalıydı orospu çocuğuna ..yüzde 50 fazla zam yaptığınızı belgelerle ispatlayın.

50 lira fazla verdiğiniz miktarıda isteyin. ya da sonraki ay eksik yatırın

snnem yalnız başına bela almasın diyorsan taşınsın.yok uğraşıcam diyorsan şöyle işliyor süreç, ev sahibi kontrar bitmeden annenize noterden ihtarname çekecek çık evden diye. buna karşılık siz evi tahliye ermiyeceksiniz ve mahkemeye verirler ise hakime haksız zam talebinde bulundu ondan çıkmıyorum diyeceksiniz. eğer ispatlarsanız süper olur. bu davalar zaten baya sürer, sizi tahliye etmesi için evde ben oturucam demesi lazım ve synı şehirde başla evi olmaması lazım. yani sizi çıkarıp evi başkasına kiraya veremiyor hele ki zam nedeniyle asla veremiyor hukuk sizin yanınızda

dinleme koltuğu, benim için la-z-boy'dur.

bunu alacağınıza, başka bir marka da olsa o tarz bir koltuk almanız daha iyi olur bence.
ya da en azından ikisini de deneyip, karşılaştırmanızı tavsiye ederim.

Ikeada var sanırım çeşit çeşit bunlardan ben kitap falan okusam uyurum diye tahmin ediyorum

blatta hiberna, bulabilsek bi yerde karşılaştıracaz da bulamıyoruz ki.

gözü açık sevişen yahudi, ikeadaki poang serisini diyorsun sanırım ama buna kıyasla, onlar hem çok dik hem de kısa kalıyor. ayak uzatma için ayrıca puf koymak gerekiyor. uzanma koltuklarını diyorsan da onların oturma/uzanma alanı düz, biz kavisli arıyoruz.

omurga ve leğen kemiği temel demektir.
nasıl her yapının bir taşıma kapasitesi, kaldırabileceği bir yük varsa, bedenlerimiz de aynı şekilde çalışır.

kaldırabileceğinizden ağır yük ve sorumluluk taşırsanız, sırtınızla ve belinizle sorun yaşarsınız.
sırttan bele inmesi, aynı zamanda gelecek kaygısı ve maddi sorunlar ya da maddi sorun yaşamaktan korkma anlamına da gelir.

mesela skolyoz gibi omurga sorunları da bununla ilişkili olur ve genelde genç yaşta başlar.
babasını erken yaşta kaybeden erkek çocuklar gibi, taşıdığı yükün altında ezilen gençlerde görülme ihtimali daha fazladır.

özetle, psikoloji olduğu gibi bedene yansır.
yani durumunuz "normal".
travmaya göre, ağrının/sorunun bölgesi, yeri, şekli değişir, ama temelde benzer şeyler yatar.
zihin zaman içinde biraz toparlansa da, beden hafızası denen bir şey var.
o yüzden travma üzerinde çalışıp, onu bedenden de uzaklaştırmak lazım.
bu konuya yoğunlaşmanızı tavsiye ederim.
kafa ve bedene yansıyan travma iyileşince, beden de iyileşir.
ama bu süre içinde tıbbi tedavinizi de aksatmayın elbette.

geçmiş olsun.

Aynısını ben de yasıyorum. Stres başlayınca belimden ikiye ayrılacakmısım gibi bir ağrı başlıyor. Hiç mantıklı değil belki ama voltaren gozumde kas gevseticiden cok sakinleştirici artık.

@blatta hiberna , sağolasın. Aynen dediğin gibi, evet..

Geçmişte bir çok danışanımda vucudun çeşitli yerlerinde strese bağlı ağrılar görmüştüm. Bel de keza ağrıyan arıza çıkaran yerlerden biri.

Kesinlikle pijama satın al. Eşofman falan demiyorum, bildiğin ipek pijama. Ben normalde eşofman tarzı şeylerle yatarım. Yazın zaten şortla yatıyorum. Ne zaman ince pijama giysem çok iyi uyurum. İlk tavsiyem bu. Yatmadan önce ayaklarını yıkayabilirsin. Hafif soğuk su rahatlatıyor insanı. Odanda elektronik hiçbir şey olmasın. Uykudan önce yemek yeme. Bir de odanı iyi havalandır.

kulak tıkacı kullanıyorum: turkiye.otifleks.com

-yatmadan önce duş yapmak.

-yatağın nevresimlerinin yeni değiştirilmiş olması.

-nevresimlerin bambu, keten ya da en azından terletmeyecek cins bir kumaştan olması.

-yastıkların ve yorganın pufidikliğini koruması.

-tercihen saten gibi ince ve hafif bir şey giymek.

-odanın havalandırılması.

-başucunda su bulunması.

bunlar gerçekleştiğinde yüzümde tebessümle uykuya dalıyorum.